DÜELLO

1.6K 77 3
                                    

Latoya geniş çemberin ortasında karşısında hazır dikilen kocasına ukala bakışlar atıyordu. Kocası kendinden çok emin görünüyordu. Etraflarında toplanan kalabalık da onunla aynı düşüncede olmalılardı ki onun ismini tezahürat ediyorlardı. Ancak unuttukları bir nokta vardı. O bir prensesti ve küçüklüğünden beri eğitim alıyordu. Kocası gibi onun iki katı olan adamları daha önce de yere sermişti. Alber'i yeneceğinden de hiç şüphesi yoktu. Alber karısının kendini kaptırmış haline gülümsedi. Gerçekten onun iki katıyken onu yenebileceğini düşünecek tek kadın karısı olabilirdi. Ona karşılık Latoya da sırıttı. Bakalım askerlerinin içinde onu yendiğinde hala böyle gülebilecek miydi?

Chris gülerek ikisi arasına geçti ve başlayın komutunu verdi. Komut verilir verilmez Latoya bağırarak koştu ve adamım üzerine atladı. Amacı boynunu kıskaca almaktı fakat Alber onu belinden yakalayıp geriye savurduğunda Latoya geldiği yere geri döndü. Herkes kahkaha attı çünkü Alber yerinden dahi kıpırdamamıştı.

Latoya bu sefer yumruklarıyla saldırdı. Her bir savuruşu Alber ustalıkla karşılıyor ve engelliyordu. Çemberin ortasında bir oradan bir oraya giderken Latoya pes edeceğe benzemiyordu. Adamın karnına sert bir tekme attığında Alber geriledi ancak atik bir hareketle kadının bacağını yakaladı. Latoya hızla adamın kolunu basamak olarak kullandı ve yükselip etrafında döndü. Yere tekrar indiğinde herkes hayranlık içinde Latoya'nın adını haykırıyordu. Latoya nefes nefese kocasına bakıp gülümsedi. Alber sersemlemişti. Kadına yaklaşıp basit bir hareketle kolunu arkadan kıvırdı ve vücutlarını birleştirdi. Ensesindeki saçları tutup çekti ve kadını başını geriye yaslamaya mecbur bıraktı. Şimdi yüzleri birbirine çok yakındı ve nefesleri birbirine karışıyordu.

"Şimdi ne yapacaksın prenses?"

Latoya kollarını kurtarmaya çalışsa da Alber çelik gibiydi. Kalabalıktan yükselen "Öp!" tezahüratlarıyla Latoya gülümsedi. Yüzünü kocasınınkine o kadar yaklaştırdı ki konuşurken dudakları birbirine değiyordu.

"Ben sürprizlerle doluyumdur Alber."

Sertçe dizini adamın kasıklarının arasına geçirdiğinde Alber kadının ne demek istediğini anlamakta vakit kaybetmedi. Adamın ellerinden kurtulur kurtulmaz Latoya üzerine atladı ve bacaklarını beline doladı. Alber acıyla inledi ve kucağına atlayan kadının belini sertçe sıktı.

"Senin çocuklarımıza garezin mi var?"

Latoya adamın sırtına geçmek istese de başaramadı. Alber onu öyle sıkı tutuyordu ki nefes almakta bile zorlanıyordu. Tek eliyle birden adamın boynunu kavradı.

"Eğer şuan elimde silah olsaydı seni öldürürdüm!"

Alber ani bir hareketle kadını yere attı ve eliyle boynunu kavradı.

"Ben seni öldürmeden değil! Pes et Latoya!"

Latoya adamın parmakları arasında nefes alamıyordu. Bacaklarıyla onu itmeye çalıştı ancak Alber çok güçlüydü. Sonunda pes ederek adamın koluna vurdu. Alber üzerinden çekilir çekilmez derin nefesler akıp öksürmeye başladı.

Kalabalık sevinçle Alber'in adını haykırırken Alber eğilip karısını kaldırdı. Latoya nefes nefese kocasına baktı. Alber bu zamana kadar tanıdığı hiçbir savaşçıya benzemiyordu. O çok güçlüydü. Ona bakan gri gözleriyle Alber birden Latoya'ya yenilmez göründü.

"İyi misin?"

Latoya adama hayran hayran bakmayı kesmeliydi. Başını olumlu anlamda sallayıp üzerindeki tozları çırpmaya başladı. Ancak bu cevap Alber'e yeterli gelmemiş olmalıydı ki işaret parmağının yan tarafıyla kadının çenesini kaldırdı ve onu dudaklarından öptü.

GANİMETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin