"Mathew kötü yaralanmış. Şifacının gelmesi uzun sürer. Şifacı gelene kadar yardım edecek birini bulmamız lazım."
Sasha kadının oğluna duyduğu endişeye dayanamayıp gönülsüzce konuştu.
"Ben ederim."
"Evet Sasha şifacılıkta iyidir."
diyerek destekledi onu Latoya. Mariam'ın yüzü birden umutla aydınlandı.
"Gidelim o halde. Odasında. Yarası kötü görünüyor ancak kimsenin ilgilenmesine izin vermiyor. İkna etmeniz gerekecek."
Sasha ve Latoya birbirine baktığında Sasha göz devirdi. İşleri o inatçı adamın gönlünü yapmaya kalmışsa çok zordu.
Odaya girdiklerinde Mathew çıplak gövdesini taş duvara dayamış pencerenin önünde oturuyordu. Eline aldığı birkaç bez parçasıyla yarayı bağlamaya çalışıyordu. Sasha odaya girer girmez yanına vardı ve elinden bezi alıp çıkardı.
Mathew önce şaşırsa da sonra kadını farkedince sinirlendi.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"
Gözleri arkadaki annesine ve yengesine kaydı.
"Anne sana kimseyi istemediğimi söyledim."
"Bana ılık su ve bez lazım. Ayrıca iğne ve ip."
Sasha kadınlara doğru istediklerini sıralarken hiçbir kadın adamı dinlemiyor gibiydi. Mariam ve Latoya gerekli şeyleri getirmek için odadan çıktığında Sasha da yarayı incelemek için döndü. Daha adamın koluna dokunamadan Mathew birden kadının bileğini yakaladı.
"Sen canına mı susadın?"
Sasha adama cevap verme zahmetine bile girmeyip bileğini geri çekti ancak adamın elinden kurtulamadı.
"Bıraksana!"
"Madem canın oyun istiyor ben de oynarım."
İçeriye giren Mariamla Mathew kadının bileğini bıraktı ve Sasha da karşılık vermeye fırsat bulamadı.
İstediklerinin hepsini Mariam getirince meraklandı.
"Latoya nerede?"
"Alber'in yanında."
Sasha başını salladı. Chris komutanla konuşmuş olmalıydı. Şimdi de komutan tüm hikayeyi Latoya'dan öğrenmek isteyecekti. Latoya bunca yalanın altından nasıl kalkacaktı? Gerginlikle elleri titredi. Mathew ile göz göze geldi ve adamın içine işleyen bakışlarından onun tedirginliğini anlatmasından korktu.
Aslında korktuğu başına gelmişti.
###
"Yine nereye gidiyorsun?"
Karısının bıkkın çıkan sesine Alber yamukça tebessüm etti.
"Kampa."
"Daha yani gelmiştin."
Alber atın üzerinden ona bakarken kadın daha da küçük görünüyordu. Üstelik gideceği için üzülmüş gibiydi. Latoya'nın onun için herhangi bir duygu barındırmasını düşünmek bile Alber'e çok farazi geliyordu.
"Ne o ağlayacak mısın yoksa gidiyorum diye?"
Latoya abartılı hareketlerle oflayıp göz devirdi.
"Ne halin varsa gör Alber!"
Arkasını döndü ve öfkeli sert adımlarla tekrar kaleye yöneldi. Henüz birkaç adım atmıştı ki birden beline dolanan kolla havalandı. Bir saniye sonra atın üzerinde kocasının kucağındaydı. Şaşkınlıktan çığlık bile atamamıştı. Adamın suratına şok içinde bakarken Alber içten bir kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GANİMET
Historical FictionŞehri istila edilen Kahire Prensesi Latoya, Tanrı Kral'ın sadık komutanı Alber, Alber ganimeti el değmeden Kral'a götürebilecek mi? İnatçı ve güzel Latoya, Alber'in derinlerinde yatan arzularını uyandırıyordu. Alber Kralına sadık kalıp onu bırakabil...