Alber salonun kapısını sertçe açtığında herkes ona döndü. Alber kimseye bakmadan ortada oturan kardeşinin yanına vardı. Baş işaretiyle oğluna sarılan annesini ve diğer kardeşlerini uzaklaştırdı. Mathew abisini görünce aceleyle ayağa kalktı ve başını öne eğdi.
"Kaldır başını!"
diye emretti Alber.
"Bana neler olduğunu en ince ayrıntısına kadar anlat."
Mathew zor da olsa başını kaldırdı ancak abisiyle göz göze gelmeye cesaret edemedi. Onun yerine gözlerini cesaret istercesine kardeşlerinde gezdirdi.
"Efendim... dönüş yolunda tuzağa düşürüldük."
Alber öfkeyle burnundan soluduğunda lafı yarım kaldı.
"Devam et!"
diye emretti Alber. Mathew bu anın geliceğini elbette biliyordu. Ancak onu kaçıran hainlerden bile abisinin gazabından korktuğu kadar korkmamıştı. Kekelememek için kendini sıktı.
"Karşı koyduk ancak sayıları çok fazlaydı. Hepimizi köşeye kıstırdılar. Beni tüm askerlerimi öldürmekle tehdit ettiler. Ben de teslim olursam onları bırakmaları konusunda anlaşma yaptım ve teslim oldum."
Alber sinirle bağırdı.
"Nasıl böyle bir hata yaparsın!"
Bir büyük adımda kardeşine ulaşıp yakasını kavradı.
"Gerekirse herkes ölecekti ama sen seni kullanmalarına izin vermemeliydin!"
Mariam oğluna korkuyla yaklaşsa da başka kimse buna cesaret edememişti.
"Alber oğlum yapma. Kardeşin yaralı. Sonuçta her şey çözüldü. Karın da burda kardeşin de!"
Alber'in bakışları bir an olsun annesine dönmedi. Yine de kardeşini oturduğu yere geri iterek yakasını bıraktı.
"Herkes çıksın!"
Mariam itiraz edecek gibi olunca Alber bu sefer kadınla göz göze geldi.
"Sen de anne."
Mariam oğlunun gözlerinde gördüğü yoğun öfkeyle titredi. Bu bakışı çok iyi tanıyordu. Alper öfke krizi geçirmek üzereydi. Eğer öfke krizi geçirirse birine çok ciddi zarar verebilir hatta sonucu ölüm bile olabilirdi.
"Alber böyle sinirlenmeye devam edersen..."
"Anne çık! Chris annemi çıkar buradan!"
Mariam istemese de Alber'e karşı gelemeyeceğini biliyordu. Oğullarıyla beraber geniş salondan çıktığında Alber'in içeriden gelmeye devam eden gür sesi kalbinin hem Mathew hem Alber için çırpınmaya başlamasına sebep oldu. Chris annesinin omuzunu okşadı.
"Merak etme anne. Ben içeri geri döneceğim. Sen Latoya'ya bakmalısın. Bütün yol boyunca ağladı."
En küçük olan Joe abisine doğru atıldı.
"Ben de girmek istiyorum."
Diego abisinin konuşmasına bile fırsat vermeden kardeşinin kolundan tutup onu durdurdu. Başını iki yana salladı.
"Abim çok sinirli. Bizi dinlemez."
Chris'e döndü.
"Dinleyebileceği tek kişi sensin abi."
Chris kardeşinin omuzunu tuttu.
"Annemi de alın çıkın bu kısımdan."
İçeriden kırılma sesleri geldiğinde tekrar annesine döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GANİMET
Ficción históricaŞehri istila edilen Kahire Prensesi Latoya, Tanrı Kral'ın sadık komutanı Alber, Alber ganimeti el değmeden Kral'a götürebilecek mi? İnatçı ve güzel Latoya, Alber'in derinlerinde yatan arzularını uyandırıyordu. Alber Kralına sadık kalıp onu bırakabil...