İTİRAF

1.6K 85 8
                                    

Latoya kulübeden uzaklaştıkça rahatladığını hissediyordu. İri askerin yanında olması onu o kadar çok geriyordu ki! Askerin görüş alanından çıktığına kanaat getirinceye kadar koştu. Yüzünden savrulan örtüleri meraklı birkaç bakışı onun üzerine çekmiş olsa da umursamadı. Yeterince uzaklaşınca yavaşladı. Nefes nefese yürümeye çalıştı. Bir hayvan satıcısı bulmalıydı ve cebinde kalan son altınla bir deve ya da at almalıydı. Böylece batıya gidebilir ve bu adamlardan kurtulabilirdi. Çok zor olacaktı ama olacaktı! İçini bir umut kapladı ta ki onun sesini duyana kadar.

"Latoya!"

Latoya hızla arkasına baktı. Askeri görünce korkuyla nefesini içine çekti. Onu bulmuştu! Eteklerini toplayıp hızla koşmaya başladı. Kahretsin!

Ara sokaklara daldığında büyük bir hata yaptığını anladı. Çünkü sokaklar pazarla doluydu ve hızla hareket edecek yeterince alan yoktu. Yine de duramazdı. Hızla insanları iterek tezgahların üzerinden atladı. Devirdiği birkaç tezgah için de özrünü dilemeyi ve en kısa zamanda zararını ödeyeceğine söz vermeyi unutmamıştı. Bir sokaktan diğerine girerken aynı alanda U çizdiğinin farkında değildi. Sürekli arkasını kontrol ediyordu ama kimseyi göremiyordu. Savrulan saçları onun görüşünü kapatıyordu.

Görünmediğinden emin olarak hızla iki kulübenin arasına girdi ve sırtını taş duvara yasladı. Elini göğsüne koyup sakinleşmeye çalıştı. Ayak tabanları yanıyor, ciğeri aldığı nefeslerle patlayacak gibi acıyordu. Ne yapacaktı? Bu adamdan nasıl kurtulacaktı?

Daha nefesini bile düzene sokamamışken dibinden gelen sesle yerinden sıçradı.

"Oyun bitti prenses!"

Küçük aralıktan ona uzanan kollardan kurtulmak için aksi istikamete yöneldi. Askerin parmaklarına son anda dolanan eteği gürültülü bir şekilde yırtıldı. Latoya bacaklarının büyük bir kısmı ortaya çıkınca ufak bir çığlık attı fakat şuan en son önemseyeceği şey buydu.

"Kaçışın yok prenses!"

Adamın arkadan gelen sesini duysa da dönüp bakmaya cesaret edemedi. Nereye gittiğine bakmadan sadece koşuyordu. Bacak kasları ona isyan edercesine titremeye başlamıştı. Karşısına çıkan düşük bir kulübenin tepesine tırmandı. Bu ona vakit kaybettirse de askere de kaybettirecekti. En azından Latoya öyle olmasını ummuştu. Fakat o daha diğer çatıya atlarken asker çoktan tırmanmıştı. Çok yaklaşmıştı ona çok!

"Boşuna kendini yoruyorsun Latoya!"

Adam ona belki sadece dört adım uzaktaydı. Latoya son evin çatısına atladığında düşünmeden aşağıdaki pazar çadırına atladı. Başka seçeneği de yoktu. Çadır kadının ağırlığıyla tezgahların üzerine devrildiğinde Latoya acıyla inledi. Etrafta çığlık atan insanlar ona merakla bakıyorlardı.

Askerin çoktan aşağı inmiş ve yanına geliyor olduğunu görünce acısını bir kenara bırakıp ayaklandı ve sendeleyerek koşmaya çalıştı. Fakat bu imkansızdı. Latoya yenilgiyle gözlerinin dolmaya başladığını hissetti. Hem canı çok yanıyordu hem tüm çabaları boşa gitmişti.

Asker onu arkadan yakaladığında Latoya hırsla onu itmeye çalıştı. Tüm gücüyle tekmeledi, dirsekledi ve vurdu. Fakat komutan onun tüm darbelerini çaba göstermeden savuşturdu.

"Bırak beni! Hayvan ! Bırak!"

Kadının çırpınışları can sıkıcı olmaya başladığında Alber kadının iki bileğini tek eline hapsetti. Belinden çıkardığı ipi kadının bileklerine dolarken Latoya'nın gözleri büyümüştü.

"Ne...ne yapıyorsun?!"

Alber kaşlarının altından darmadağın haldeki kadına bir bakış attı.

GANİMETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin