25. İlk yakınlaşma

8.7K 333 10
                                    

"O sadece arkadaşım, arkadaşım-dı. Aramız diye de bir şey yok. Uzaklaşma benden.''

'' Ama onun öyle görmediği kesin'' dedim boynumdaki morluğu göstererek. Suratından üzgün olduğu anlaşılıyordu. Kafamın arkasında duran elini boynuma yaklaştırıp parmaklarını boynumdaki morluğa sürttü. İçim titrerken gözlerimi kapadım. Kucağımda duran elimi kaldırıp boynumdaki elinin üzerinden tuttum. Hiç hareket ettirmeden öylece duruyor, birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Eli hala avucumun içindeyken vücudumu ona doğru döndürüp kafamı koltuğa yasladım. İkimiz de hiç konuşmuyor sadece birbirimize bakıyorduk. Sessizliğimizde öyle güzel konuşuyorduk ki söylenecek tüm kelimelerimiz söylenmiş gibi birbirimize bağlanıyorduk.

'' Teşekkür ederim her zor anımda yanımda olduğun için ve özür dilerim her seferinde canını yaktığım için.''

Yüzünde içten bi gülümseme oluşmuş, diğer elini ellerimizin üzerine koyup baş parmağıyla elimi okşamıştı. Bir süre daha öyle kalıp okul kapanacağı için gizli yerden çıkmıştık. Mümkün olsa günlerce onunla aynı şekilde kalırdım. Avucumdaki elinin sıcaklığının yerini soğukluğun alması bile içimi ürpertmeye yetmişti. Kimse yoktu okulda. Eşyalarımı da alıp okuldan çıktığımızda Azad çoktan gelmiş beni bekliyordu. Tuna'ya dönüp "Seni eve bırakalım geç oldu." dediğimde,'' Gerek yok kendim giderim ''diye cevap verdi. ''Lütfen... Kaç saattir benimle ilgileniyorsun. Benim de karşılığında bir şeyler yapmama izin ver."dediğimde, tamam anlamında kafasını salladı. Onunla bir saniye daha fazladan vakit geçirmek için her şeyi yapardım. Bu hissettiklerim benim için normal değildi ama kendimi de durduramıyor çok daha fazlasını istiyordum. Aylarca  dolduramadığım içimdeki boşluğu dolduruyor ruhumu bir bakışıyla huzura erdiriyordu.

Uzaktan bizi gören Azad, Tuna ile beraber ona yaklaştığımızı görünce mevzuyu bildiği için bıyık altından gülmüş ama hiçbir şey dememişti. Muhtemelen Tuna'dan ayrıldıktan sonra sorguya çekilecektim. Hem de en alaylısından. İkimiz de arka koltuğa oturduğumuzda Azad aynadan pis pis sırıtıyordu. Benim de Azad'ın pis sırıtışının aksine yüzümde aptal bir gülümseme vardı ve bu halimi saklayamıyordum. Sürekli yan gözle Tuna' ya bakıyor arada sırada ona yakalanıyordum. Her yakalandığımda da güzel yüzünü dolduran gülüşü ortaya çıkıyor gülerken de gözleri kısılıyordu. Kalbimi yerinden çıkartacak kadar güzeldi.

Hava soğuk olduğu için Azad klimayı sonuna kadar açmış içeride sıcaktan pişiyorduk. Tabi benim terlememin tek sebebi klima değil yanımdakinin varlığıydı. Üzerimdeki montu çıkardıktan birkaç dakika sonra araba ani bir frenle durmuş Azad arkaya dönüp tek kolunu boynuma uzatarak gözlerinden alev çıkar halde '' Kim yaptı sana bunu!?'' diye, sordu.

''Kimse yapmadı Azad sakin ol!''

'' O zaman bu ne Ege. Siktirtme bana okulunu isim ver bana! Kim yaptı?''dişlerini sıkarak konuşurken öfkesinden boynundaki damarlar şişmişti.

'' Ya yine kavga ettim işte oldu mu! Karşı tarafta hak ettiğini buldu. Sorun yok iyiyim!''

'' Ege ne demek sorun yok. Seni boğmaya kalkmışlar sen beni salak mı sanıyorsun? Bitti! Her şeyi teyzene rapor edicem bu okuldan da hemen ayrılıyorsun!'' diye bağırıp önüne döndüğünde koltukta öne doğru kayıp Azad'a daha da yaklaştım.

''Azad lütfen! Sorun yok hallettim diyorum bir kerecik bana inan bir daha olmayacak söz veriyorum. Hıı? Lütfen''

Normalde olsa asla yalvarmaz hatta bu durum işime gelirdi.

'' Hayır Ege boşuna yalvarma. Bunun bir dahası filan yok. Konu kapandı!'' diyerek sinirli bir şekilde arabayı kullanmaya başladığında, Tuna'yı bir daha göremeyecek olmanın üzüntüsüyle arkama yaslandım. Tuna'nın yanında delirip de daha fazla olay çıkarmak istemiyordum ama kendime de engel olamıyordum. Sinirden göğüs kafesim hızlı hızlı inip kalkarken, hızlı soluklarımın sesi arabayı dolduruyordu. Deminden beri beni izleyen Tuna, kucağımdaki elime uzanıp avucunun içine alarak kendine çekti. Dokunmasıyla bütün vücudum titremişti sanki. Gözlerim, gözlerini bulduğunda minik bir tebessüm oluştu yüzünde. Karanlıkta bile gözlerinin içi parlıyordu. Burada bile bana yardım ediyordu. Bana doğru yaklaşıp kulağıma  ''Üzme kendini. Her şey düzelecektir eminim. Şimdi sakin ol tamam mı?'' diye fısıldadı. Kafamı salladım. O kadar yakındık ki önce avucunda titreyen elime sonra da yüzüme bakıp gülümsedi. Yol boyunca elini elimden çekmemişti o yüzden yolculuğun hiç bitmesini istemiyordum. Bize ne oluyordu? Nasıl şu an böyleyiz bilmiyordum. Ama çok güzeldi. İyi geliyordu.

Tuna'nın evinin önünde durduğumuzda ben de onunla beraber arabadan indim. Birkaç saniye birbirimize bakıp bir şey söylemedik.  İkimiz de ne diyeceğimizi, nasıl lafa gireceğimizi bilmiyorduk.

'' Beni bıraktığınız için teşekkür ederim. '' dedi, güzel gülümsemesiyle.

 '' Ben de bugünkü desteğin için teşekkür ederim.''

'' İlk defa yumruklaşmadan konuşabiliyoruz farkında mısın?''

'' Ben şey... Onlar için özür dilerim.''

'' Özür dilemene gerek yok. Geçmişte kaldı artık. Hem bak şimdi iyiyiz di mi?'' diye sorduğunda, gözlerinin içine bakıp onaylar gibi kafamı sallayarak ''İyiyiz. İyi olalım...'' dedim.

'' Hep iyi olalım.''  

Tuna'dan ayrıldıktan sonra eve gidene kadar Azad ile hiç konuşmadık. Ne söylersem söyleyeyim onu ikna edemeyeceğimi biliyordum. Ama şu an buna üzülmek yerine kafamı cama dayayıp, gözlerimi kapadım ve Tuna ile olanları düşünmeye başladım. Biz bugün neler yaşamıştık böyle. Onun ufacık bir hareketini bile saatlerce düşünebilirdim. Her hareketini hafızama kazıyıp defalarca kafamın içinde canlandırmak istiyordum. Elinin sıcaklığı hala elimdeymiş gibi öyle güzel ki. Öyle güzeldin ki Tuna'm...

****

EGE [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin