Masada nihayet bizden başka şeyler hakkında konuşulmaya başlanmıştı.
Bir kolu hala arkamda dururken
"Çok acıktın mı? "diye, sordu Tuna.Yüzüne bakıp kafamı salladığımda,
boştaki eliyle masanın altındaki elimi avucuna alıp, üzerine hafifçe dudaklarını bastırdı. Aç karnına bu kadar heyecan fazla. Valla şimdi tansiyonum düşecek!"Biri görecek"dedim, sessizce.
"Özür dilerim bir anda unuttum."deyip, geri çekildi.
Özür mü o kadar da değil ya! O an kendi salaklığıma kızdım. Çok da sikimde değildi birinin görüp görmemesi ne diye öyle söylemiştim ki sanki!
Ona doğru dönüp, elimle yanağını okşayarak dudaklarına çok yakın bir yerden uzun uzun öptüm. Kimse umurumda değildi ama hala onu öperken heyecanlanıp çok utanıyordum.
Bu sefer tek şaşırıp utanan da ben değildim. Yeşillerindeki şaşkınlık öyle güzeldi ki...
"Özür dileme benden. Bir an boş bulunup saçmaladım. Niyetim kimseden saklanmak değildi. Kimin ne dediği inan hiç umurumda değil. "
Tuna'nın gözlerideki mutluluk için ölebilirdim şuan.
"Benim de..."
Biz birbirimize bakmaya devam ederken masaya gelen yemeklerle önümüze dönmüştük.
Bizimkiler Tuna'yla bugüne kadar hiç sohbet etmedikleri için hakkında pek bir şey bilmiyorlardı o yüzden saçma sapan sorular sorarak onu tanımaya çalışıyorlarken benimki de önündeki yemeği yemek yerine sabırla onlara cevap veriyordu.
"Yeter ya! Amma soru sordunuz. Bana bile bu kadar soru sormamıştınız?"
"Ege'cim senin deliliğin ve yakışıklılığın dışında pek bir numaran yok. Ama Tuna öyle mi adam hem kaptan, hem müzisyen hem de okulun en havalı erkeği bırak da fırsatını bulmuşken soralım"
Benim bir numaram yok mu? Evet yok. Ama o... Tam ona dönüp aşık aşık bakacakken onun güzel yeşilleri çoktan benim üzerimde geziniyordu.
"Ege sandığınızdan çok daha fazlası ve ben ona ilk günden beri hayranım."
Ne diyor bu çocuk ya yeminle şurada düşüp öleceğim. Masadaki içeceĝimden içmeye çalışırken heyecandan boğazıma kaçınca ciğerim çıkacak gibi öksürmeye başladım. Dua saatine mi denk geldim aq bu kadar da çabuk ölmezdim di mi?
Tuna, sırtıma yavaş yavaş vurup masadaki suyu dudaklarıma yaklaştırarak içirmeye çalışınca, badaktaki elinin üzerinden tutup bir kaç yudum içtim.
"İyi misin?"
Kesik kesik öksürüp "hı h-hıı" diyebildim sadece. Eliyle alnıma düşen saçlarımı geriye atıp iyi olup olmadığımdan emin olmak için birkaç saniye daha yeşillerini endişeyle bana dikti.
"Oğlum sevgilinin bir iltifatında az kalsın öteki tarafa gidiyordun. "
"Ozannn! Ben seni şimdi yollayacağım bir taraflara. "
"Aman aman kalsın! Başkalarına delir kardeşim ben böyle iyiyim."
Muhabbet devam ederken Tuna'nın konuşmaktan çok bir şey yiyemediğini farkedince tabağındaki patateslerden alıp ağzına doğru uzattım. Kafasını bana çevirince önce elime ardından da gülümseyerek gözlerime bakarak elimdeki patatesi tek seferde ağzına attı.
Kızlar hep bir ağızdan isyan ederken biz hala birbirimize bakıyorduk.
"Haksızlık bu ya! Bizim niye bir sevgilimiz yok!" diye söylenip suratlarını asarlarken hiç umurumda değillerdi. Sanki olması gereken buymuş gibi o konuşurken yemeğinden küçük küçük lokmalar alıp ağzına koyuyordum. Arada tam elimi çekecekken yakalayıp üzerine öpücükler konduruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGE [BxB]
Roman pour AdolescentsAilesini kaybeden deli gencin içindeki öfke aşkla soğur mu? 🌈 +18 14.11.2022