42.Karakol

4.6K 244 45
                                    

İnsan sevdikleriyle kaç kez sınanır? Ben size söyleyeyim. ÇOK! Kısacık hayatımda, iki ölümle, sevgiliyle, bir sürü güvensizliğe ve dost kazıklarına filan derken bir sürü şeyle sınanmıştım.  Sınanmaya da devam ediyorum. Gören de sen ne çektin ki der. Desin amına koyayım! Benim çektiğim bana ağır geliyor gerisi umurumda değil. Telsiz sesleri ve etraftaki hareketliği umursamadan başımı duvara dayayıp gözlerimi kapadım. Kimseyle hele de şuan bu nokta da olmamızın sebebi olan o iki geri zekalıyla göz göze bile gelmek istemiyordum.  

"Ege hanginiz?" diyen adamın sesiyle gözlerimi açıp ona baktım. 

"Benim"

"Gel benimle!" deyip işaret ettiği tarafa doğru yürüyünce yerimden kalktım. Azad kolumdan tutup "Birkaç şey soracaklardır. Sıkıntı yok arkadaşım her şeyi ayarlayacak merak etme." dedi.

Gözlerimi devirip sertçe kolumu ondan kurtarıp önden giden memuru takip ettim. Sıkıntı sizsiniz amına koyayım beni sizden kim kurtaracak? Barda bayılttığım adam hastanelik olduğu için mecbur karakola gelmiştik. Adam ayılıp benden şikayetçi olunca işler büyümüştü ama Azad eski arkadaşlarını devreye sokup bir şekilde her şeyi ayarlamıştı. Şimdi ise prosedür gereği birkaç ifade işleriyle uğraşıyorduk. Asıl bundan sonrasını merak ediyordum. Teyzemin bu olanları duyunca  botokslarına rağmen sinirden yüzü baya bir kırışacak, ben de bu fırsatı değerlendirip Azad ile olan iş ilişkisini kesmesini sağlanacaktım.

İfademi verip odadan dışarıya çıktığımda Tuna'nın yavru köpek bakışlarıyla karşılaştım. Kötü gözüküyordu. Yüzündeki kızarıklıklar bir süre sonra kesin moraracak hatta gözünün altı baya bir şişmişti. Keşke diğer gözünü de ben o hale getirebilseydim. Kıyamıyorum ki geri zekâlıya! Bakışlarımı kaçırıp az önce oturduğum yere oturdum. Azad, yanıma gelip başımdaki kanayan yaraya baktı. Elini yaklaştırıp "Dikişlik duruyor buradan çıkınca hastaneye gitmeliyiz." dediğinde  dişlerimi sıkarak "Sakın bana dokunma!" dedim. Anında kasılmış çenesiyle bana dik dik bakıp, yanımdan uzaklaştı. 

Elimi başıma götürüp yaraya dokunduğumda acımıştı. Tuna, yüzümün aldığı hali görür görmez yerinden kalıp yanıma oturdu.  Bilerek kafamı başka yere çevirdim. 

"Çok acıyor mu?"

"Egem bana bak lütfen!"

Elini uzatıp elimden tuttuğunda hemen çektim. Bu sefer yerinden kalkıp tam önümde dizlerinin üzerine çöktü. Kimse bize bakıyor mu diye hemen etrafa bakıp bakışlarımı Tuna'ya çevirdim.

"Ne yapıyorsun? Kalk şuradan!"

"Her şey benim yüzümden oldu. Çok özür dilerim!" 

"Kalk şuradan Tuna beni daha da çok sinirlendirme!"

"Kalkmayacağım. Çok pişmanım. Kıskançlıktan saçma sapan davrandım. Lütfen bana bir şans daha ver. Hııı?"

"Şans mans yok sana! "

"Ege lütfen yapma bunu bize. Bir hata yaptım. Lütfen bir daha yapmayacağım söz veriyorum."

"Sen bana güvenmedin! Sana elli kere anlattım ama sen bana inanmak yerine neler söyledin. Şimdi kalkmış neyin şansından bahsediyorsun sen!" Gözleri mi doldu onun. Hayır ya! Yeşillerinin etrafı nasıl da kızardı. Yumuşama Ege sakın!

"Haklısın." derken sesi titremiş, çöktüğü yerden kalkıp az önceki oturduğu yere oturup, yere bakmaya başlamıştı. Şu anki halimize sinirlenip yumruklarımı sıktım. Dün nasıldık, şimdi nasılız? Lanet olsun her şeye!

"Tunaa!"

Gür sesiyle Tuna'nın adını seslenen adama bakışlarımız döndü. Vücuduna yapışan takım elbisesinden bile kaslarının belli olduğu uzun boylu, kumral fazla yakışıklı adam, yüzündeki endişeyle karışık gergin ifadesiyle bize yaklaşırken Tuna, yerinden kalkarak "Abi!" diyerek adama sarıldı. Bu nasıl abi ya! Bakışlarımı ikisinden de alamıyordum. Dünyanın en güzel iki şeyi bu göt kadar karakolda yan yana gelmişti resmen. Uzun boylu adam sarıldığı kardeşinden biraz uzaklaşıp bir yerinde sorun ararmış gibi gözleriyle kardeşini taradı. Uzun ve kemikli parmaklarıyla Tuna'nın yüzünü avuçlarının arasına alıp "Sen iyi misin? Yüzünün bu hali ne? Aklım çıktı Tuna buraya gelene kadar. Neden bunu bana yaşatıyorsun?" diye sordu adam, geldiğinden beri yüzündeki endişeli ifadeyle. Gerçekten kardeşine bir şey olacak diye çok korkmuş olmalıydı

Boğazımda oluşan yumruyla ikisine bakmayı kesip başımı çevirdim. Ne annem babam ne de bir kardeşim vardı benim için bu şekilde endişelenecek. Derin bir nefes alıp dolan gözlerimin düzelmesini beklerken Azad ile göz göze geldiğimde hemen kafamı çevirdim.

"Abi bir şey yok ben iyiyim. "

"Bu mu iyi halin Tuna şu suratının haline bak! Kaşın, dudağın patlamış. Neler oldu anlat hemen!"

"Kavgaya karıştım."

"Ne?!!! Ne kavgası Tuna ne işin olur senin kavgayla filan?"

Abisinin söylediği şeye hak vermiştim. Tuna benimle karşılaştığı günden beri kavgadan, beladan uzak kalamıyordu. 

"Sevgilime zarar vereceklerdi? Ne yapsaydım abi oturup beklese miydim?"

"Polis çağırsaydın Tuna. Ya daha ciddi bir şey gelseydi başına?"

Az önce göz göze geldiğim Azad, yakınımıza gelip o da Tuna ile abisinin arasındaki konuşmaları dinliyordu.

"Gelmedi abi abartma lütfen, iyiyiz."

" Nasıl bir serseriyle sevgili olduysan artık her gün eve yara bere içinde geliyorsun. Keseceksin o çocukla ilişkini!"

"ABİi!"

Duyduğum şeyle hızla kafamı kaldırıp uzun boylu adama baktım. Bana serseri demesine hiç takılmadım ama ilişkimiz hakkında ne hakla böyle konuşabilirdi!

"Bitecek dedim Tuna!"

"Ne diyorsun abi saçmalama istersen!"

Tuna'nın abisine bağırarak konuşmasının üzerine Azad, iki adımda uzun boylu adamın yanına gitti.

"Sen kime serseri diyorsun lan! O nefesini keserim senin!" diye tehdit edip, adama diklendiğinde "Sen beni tehdit mi ediyorsun! Sen kimsin ya!" diye karşılık verdi uzun adam. Tuna hemen aralarına girip "Karakoldayız ya ne yapıyorsunuz!"

"Bu mu sevgilin Tuna? Bu çakma kabadayı mı? "deyip Azad'a aşağlar gibi baktı uzun kumral adam herif.

"Lan bak süs bebeği sinirimi bozma benim! Al kardeşini de çek git buradan!"

Oturduğum yerden aralarındaki muhabbeti izleyip, gülüyordum. İkisi her an birbirlerine girecek gibiydiler. Karakolun ortasında bir kavga etseler ne güzel olurdu.

"Ege yardım eder misin?" deyip çaresizce bana seslendi Tuna.
Omuzlarımı silkip,  izlemeye devam ettim.

"Bunun gibi biriyle nasıl sevgili olabilirsin aklım almıyor Tuna?"

Azad duyduklarıyla kafasını sağa sola sallıyor, her an karşısındaki adamın boğazına yapışacak gibi duruyordu.

"Abi o benim sevgilim filan değil. Benim sevgilim Ege. Azad da onun koruması." deyip beni gösterdi abisine Tuna.

"Sahibi ne ki köpeği ne olsun! Şu sevgili dediğin serserinin haline ba--"

Yüzünün ortasına yediği kafayla cümlesini bitirememiş, burnundan akan kanlar beyaz gömleğini kıpkırmızı etmişti.

Ama bunu hak ettin süs bebeği!

****

EGE [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin