"Garip hissediyorum" dedi. İki hafta sonunda bana söylediği ilk şeyin bu olmasına şaşmış olsam da sustum.
"Sanırım ilk defa böyle hissediyorum" deyince
"Nasıl?" dedim bu kez beklemeden.
"Böyle boş , sanki duygusuz gibi" dedi.
"Neden böyle hissediyorsun?"
"Sence aşkı bilmemek ve hiç aşık olmamış olmak bir eksiklik mi ? " dedi soruma soruyla karşılık vererek.
Oysa belkide bana aşık diye düşünmüştüm bu bir kaç hafta sonunda. İfadesizce baktım yüzüne gözlerinin içi gülüyordu. Sorusuna cevap vermemiştim ve oda bunu umursamayarak konuşmaya devam etti . "Bence şu aşk denen şeyi bulmak çok zor" deyiverdi. Şaşırdım bu adamın kafasında daha ne gibi sorular dönüyor diye geçirdim içimden. Bir süre konuşmadan adımlamaya devam ettik.
"Sen... dedi hiç aşık oldun mu ?"
Gözlerimi devirdim ve alay edercesine baktım yüzüne. Ne yani bunu onunla konuşacak değildim ya. Adını dahi bilmiyordum. Bu garip gençle birkaç haftadır aynı yerde karşılaşıyordum. İlk sıralar korktum. Neden her gün bunu yaptığını düşündüm. Hasta ve sorunlu biri sanırım diye düşünüyordum. Bu gence dair birçok şeyi merak etsem de ona adını dahi sormamış hiç konuşmamıştım.Benimle ittifak etmişçesine oda bu birkaç hafta içinde ağzını açmamış bir şey söylememişti. Her gün beni aynı yerde bekliyor benimle okuluma kadar yürüyor okuluma yakın bir yere vardığımızda uzaklaşıyordu ve yine akşam aynı yerde beni bekliyor evimin yakınlarına geldiğimizde yanımdan ayrılıyordu. Bunları neden yaptığını sorgulamak istesem de kim olduğunu, kişiliğini sorgulamak istememiştim. Anladığım bir şey varsa oda çok ilginç bir kişiliğe sahip olduğuydu. Bir adam bir kızı her gün aynı saatte bekler onunla yürür ve neden hiç konuşmazdı ki anlamıyordum. Bunun aksine bende hiç konuşmamayı tercih etmiştim. Bunları düşünürken yüzüne baktım fazla güzel bir çehreye sahipti dağınık hafif uzun saçları kirli sakalı kömür gözleri ve güzel gülümsemesi yüzünü kusursuzlaştırıyordu. Kesinlikle somurtkan biri değildi. Tam bunları düşünmeye dalmış yürüyorken ve o ağzını açmıyorken birden duraksadım fazla merak dolu ve cevap istediğimi belli eden bir ses tonuyla,
"Baksana sen kimsin ve ne istiyorsun benden ?" deyiverdim.
Oda duraksadı yüzüme baktı bu kadar zaman sonra mı bunu sormak aklına geldi dercesine alay eder bir biçimde gülümsedi...
"Adım Ömer, 23 yaşında, makine mühendisliği son sınıf öğrencisi, zengin, fazla yakışıklı, kızların ölüp bittiği, aşık olmamış ve aşkı bilmeyen biraz deli biraz maceracı bir gencim."
Şaşkınlıktan ağım açık ona bakarken kahkaha attı .
"Fazla ego dolu ve ukalaca bir tanışma" dedim.
Tekrar güldü ve
"Belki" dedi ve ardından evimin olduğu mahalleye geldiğimiz anda "bugünlük de bu kadar görüşürüz"dedi ve hızlı adımlarla kayboldu.
Tamam artık adını ve fazla egoist ve biraz da rahat aynı zamanda ukala zengin şımarık çocuklardan olduğunu öğrenmiştim ama, bu adamın benle ne işi vardı ? Üstelik henüz adımı dahi bilmiyordu ve ben sorduktan sonra bile bana hiç bir şey sormadan yanımdan uzaklaşmıştı. Ardından bakmayı kestikten sonra evimin yolunu tuttum.
Eve geldiğimde yorgunluktan öldüğümü fark ettim. Hemen kısa bir duş alıp bir şeyler hazırlamak için mutfağa girdim. Kurt gibi açtım. Kendime bir sandviç yaptım ve ne kadar aç olduğumu düşününce bir sandviç daha yapmaya karar verdim. Sandviçlerimi ve meyve suyu bardağımı alıp kendimi odamın balkonuna attım. Sandviçleri yerken bir yandan da bir şeyler dinliyordum. Telefonumun ısrarlı çalması üzerine yemeği bırakıp sesin geldiği yere yöneldim ve telefonumu bulup aramayı cevapladım. Arayan Eymen'di. Eymen çok küçük yaşlarda ailesini kaybetmiş. Ailesi öldüğü zaman henüz kundakta bir bebekmiş. Aslında annemin o sıralar bir küçük kızı varmış Eymenle yaşıt annem o ölünce Eymen'e bakmaya karar vermiş ve onu büyütmüş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAGÖZ
Teen FictionHer asla aslında bir evet barındırır.... Asla yapmam dediği şeyleri günü gelince tek tek yapan bir adam... Herşeyim dediği babasını geri kazanmak uğruna evliliği çıkış yolu olarak gören bir genç kız ve onu deliler gibi seven bir adam... Peki ya aşık...