Olamaz !!!

235 61 40
                                    

Arkadaşlar sabaha kadar uyumayıp sizler için güzel olduğunu umduğum bir bölüm yazdım. Hadi yine iyisiniz sizin için uyumadım :D Sizde benim için desteğinizi esirgemeden yorum yapmaktan ve oy vermekten çekinmeyin. Bu arada üç bin olduk çooookkk mutlu oldum. Okuyan herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Çok keyifli bol yorumlu bol voteli okumalar. Sevgilerle :)

"Zeynep ! Babam, neyse almaya geliyorum seni konuşuruz. Adresi mesaj at acil" deyip telefonu kapattı. Aptal beni böyle telaşlandırıp telefonu yüzüme kapatamazdı. Bunun hesabını soracaktım. Ama önce ne olduğunu anlamalıydım. Çünkü sesi oldukça telaşlı geliyordu. Eymen telefonu kapattıktan sonra ona adresi gönderdim ve yerimden kalktım. Herkesten özür dileyip yanlarından ayrıldım. On beş dakikanın sonunda Eymen'in kızgın olduğunu belli eden arabasının fren sesi duyuldu. Aklım çıkmak üzereydi. Evde neler olmuştu ?

Ömer'e veda edip hızla arabaya doğru ilerledim. Arabaya bindiğimde Eymen'in kızgınlığı nefes alıp verişinden net bir şekilde anlaşılıyordu. Ne olduğunu anlamak için bir süre hareketlerini inceledim. Direksiyonu o kadar sert bir şekilde tutuyordu ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Bir süre yüzüne bakarak konuşmasını bekledim. O siyah gözlerinden ateş çıkacak sanıyordum. Neye bu kadar kızmış olabileceğini düşünsem de aklıma birşey getiremedim. Eymen konuşana kadar ağzımı açıp tek kelime etmedim. Zira şuan konuşmak ateşe atlamak gibi birşey olurdu. Eymen sık sık ve kesik kesik nefes alıp vermeye devam ediyordu ama bir türlü o güzel ağzını açıp konuşmaya tenezzül edemiyordu. Yeni yeni çıkmış o siyah sakallarında gözlerimi gezdirmeye devam ettiğim sırada o kadar hızlı bir nefes verdi ki yerimde sıçradım. Aniden arabayı sağa çekip o güzel çenesini kıpırdatmaya başladığında ben yerimde koltuğa sinmiş bir şekilde oturuyordum. İşte başlıyorduk. 

"Bana anlatmadığın ne var ?"

"Hiç birşey..."

"Yalan söyleme!"

"Sakin olur musun Eymen ?  Az sonra beni arabadan atacak gibi duruyorsun bu ne hal ?"

"Seni savunacak tek cümle bulamadım. Neyi savunacaktım ki ? Ne biliyordum ? Ne diyebilirdim? Sadece susabildim. Bilmiyorum Zeynep'e sorar öğreniriz sakin ol baba demekten başka ağzımı açamadım. İyi mi ?" 

"Neyin savunması bu ?"

"Bu akşam eve küçük bir zarf gelmiş. Tesadüf ki zarfı babam açmış. Senin fotoğrafların, bir kaç not ve bir adet mektup. Abuk sabuk şeyler yazılı içindede. Şimdi sen evdeki durumu hayal et." 

"Allah'ın cezası boş durmamış !"

"Kim, anlat artık, delirtme adamı!" 

Eymen gözlerini ayırarak ve en az gözleri kadar kızgınlığını belli eden bir ses tonuyla söylemişti son cümlesini. Eve gittiğimde karşılaşacağım manzara, babamın yüz ifadesi gözümün önüne geldikçe zaten zor tutuğum gözyaşlarımı tutmak daha da zorlaşıyordu. Açıklama yapsam asla dinlemeyecekti. İşte benim babam buydu. Tek hazmedemediği, tahammül edemediği şey başına gelmişti. Bize sonuna kadar güvense de bu konuda en ufak birşeyi kabul etmem, ne anlatırsanız o an bana bahane gibi gelir, sakın bana bu tip bir şeyle gelmeyin derdi. Şimdi ne söylesem babamı ikna edemeyecektim. Kim bilir nasıl hayal kırıklığına uğramış, nasıl üzmüştü kendini. Ben babamı ve olacakları düşünürken, Eymen hala anlatmamı bekleyen kızgın gözlerle bana bakıyordu. Daha fazla kızdırmamak için sonunda herşeyi en başından anlatmaya başladım. Mustafa'nın bana aşık olduğunu söylediği ilk günden başlayarak, herşeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım. Anlatmalıydım çünkü her anlatmadığım şey sonunda bana eksi olarak dönecekti. Anlattıkça alev alan gözleri, sıktığı çenesi ve yumruk yaptığı eliyle Eymen şuan patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Ve sonunda ben sustuğumda sıra ondaydı. 

KARAGÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin