Yok Artıkkkk !!!!

174 52 48
                                    

Akşam yemeğinden sonra hiç beklenmedik bir anda kapı çalmıştı. Beklediğimiz kimse yoktu. Bu kimdi şimdi ? Derken günlerdir değiştirmediği aynı ifadeyle odasına gitmekte olan babam durdu. Kapıya yöneldi ve kapıyı açtığında asla karşımda görmeyi beklemediğim biri kapıda göründü. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutabilirdim. Bunun ne işi vardı burda ?

Evet şuan yanlış görmüyorsam kapıdaki Ömer'di. Gayet ciddi duruşu, gözlerindeki tedirgin ama emin bakışları, hafif çatılmış kaşları ve yüzündeki sabırsız ifadeyle şuan benim evimin kapısının önünde dikilen kişi Ömer'di. Ömer'i görür görmez ağlamaklı ama sakin, aynı zamanda da tedirgin bir ifadeyle herkesi tek tek süzdüm. Şuan kimse benim onları süzdüğümden haberdar değildi. Çünkü herkes kapıda duran yabancının bizim kapımzı neden çaldığını öğrenmek için sabırsızca kapıdaki kişiye bakıyordu. Kelimenin tam anlamıyla şuan nefesimi tutmuş neler olacak diye bekliyordum. Sahilde konuştuktan sonra en sevdiği oyuncağı elinde parçalanmış bir çocuk edasıyla çekip gitmişti Ömer. Ne yüzündeki ifadeye ne de gözlerindeki hüzne anlam verememiştim. Kızgın mıydı, üzgün mü ? Yoksa hissettiği şey benim yüzünde gördüğümden bambaşka birşey miydi ? En önemlisi de Ömer şuan burda ne yapıyordu ? Evimi nasıl bulmuştu ? Daha birkaç gün önce İstanbul'a döndüğünden emin olduğum adam şuan burada ne yapabilirdi ? 

 Babam bir hayli sakin bir tavırla kapıda duran yabancıya baktı. Sonra da aynı sakin tavırla konuştu. 

"Buyrun, kime bakmıştınız ?"

"Merhaba, İhsan Türker'le görüşüyorum öyle değil mi ?"

İşte anlamsız bir soru dedim. Beni gördüğü halde babamın babam olduğundan emin olmak ister gibi sormuştu. Oysa arada geçen suskunluk ve bakışmalar sebebiyle buranın benim evim olduğu aşikardı Ömer için. Belli ki sırf birşeyler konuşmak için sormuştu babama adını. Babamın onayından sonra elini uzatıp,

"Ben de Ömer Karcı. Sizinle bir meseleyi konuşmak için geldim, müsaade ederseniz" deyip babamın onayını bekledi. O sırada Ömer'le AVM'de zaten tanışmış olan Eymen, Ömer ve arkadaş grubuna rehberlik etmesi sebebiyle Ömer'i görür görmez tanıyan Furkan kaş göz işaretleriyle durumdan haberdar olup olmadığımı kontrol etmeye çalışıyorlardı. Kaş göz işaretleri yeterli gelmemiş olacak ki Eymen hemen dibime sokulup fısıltıyla sordu.

"Bu o çocuk değil mi ? Neler dönüyor yine ?" 

"Bilmiyorum. Gerçekten şuan en az senin kadar şaşkınım." dedim. 

Bu sefer gerçekten  yalan yoktu. Ömer'in neden burda olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Ömer'in benim babamla konuşacak neyi olabilirdi ki ? Neyse ki sonunda babam Ömer'i içeri almıştı. İçerisinde iki adet üç kişilik, bir adet iki kişilik ve dört adet te tek kişilik koltuk olan geniş salonumuzda babam ve Ömer karşılıklı tekli koltuklara oturdu. Karşımda oturan annemi izlediğimde adeta Ömer'in ağzından çıkacak kelimeyi iple çeker bir vaziyette bekliyordu. Aslına bakılırsa şuan herkes aynıydı. Herkes Ömer'in söyleyeceği şeyleri merak içinde dinlemeye hazırdı. Buna babam da dahildi. Sonunda beklenen oldu ve Ömer konuşmaya başladı. 

"Öncelikle sizden beni sonuna kadar dinlemenizi rica ediyorum. Ben buraya kendimce çok önemli bulduğum bir meseleyi konuşmak için geldim. İstanbul'dan  kalkıp  bu iş uğruna buraya kadar gelmişken çözüme varmadan gitmek istemem doğrusu. Yani bu noktada söze nasıl başlanır kelimeler ağızdan nasıl dökülür bilmiyorum ama elimden geldiğince derdimi anlatmak isterim." 

Zaten normalde de kibar olan Ömer şuan konuşacağı kelimeleri o kadar özenli seçiyordu ki, ağzından çıkan her cümle resmi konuşma metinlerinden alınmış gibiydi. Babamın onayını beklemeden konuşmuyor, tedirginlikle gözlerini aile ferdleri üzerinde gezdiriyordu. Arada bir beni bulan gözleri beni teskin edercesine bakıyor bir yandan da bu konuşma kesinlikle seni de ilgilendiriyor der gibiydi. Ne yapmalıydım burada oturup babamla ikisinin konuşmasını mı dinlemeli yoksa olacaklardan kaçıp saklanmalı mıydım? 

KARAGÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin