Şaşkın ördek yavrusu

157 39 74
                                    


Uyandığımda kendime hakim olamayarak deli gibi ağlamaya başladım. Odada kimse yoktu. Bunu fırsat bilerek hıçkırıklarıma engel olmadım. Durduramıyordum kendimi ne ağlarken çıkan sesime ne de hıçkırıklarıma mani olamıyordum. O sırada duyduğum ayak sesiyle başımı kaldırdım ama hala deli gibi ağlıyordum. Merve de karşımda durmuş anlamaya çalışıyordu. Sonra hızla yanıma çöktü ve kollarını bana doladı. Durumu anlamaya çalışan birkaç soru sordu ama ben nefes almadan ağlamaya devam ediyordum. Sonra aniden yanımdan kalktı ve bağırarak dışarı çıktı.

"Abiiiii ! Ömer Abiiiii ! Koş "

"Merve ne oldu ?"

"Abi Zeynep ne olmuş bilmiyorum ama fena bir şekilde ağlıyor. Konuşmuyor sadece ağlıyor. Çok korktum"

Aralarında geçen bu konuşmadan sonra Ömer koşarak odaya girdi. Saçlarının karışıklığı yeni uyandığına işaretti. Yüzündeki korku ise inanılmaz boyuttaydı. Hemen yanıma çöktü ve bana sarıldı.

"Geçti karagöz iyisin. Bak biz burdayız geçti. Her ne olduysa geçti iyisin bak iyisin. "

Elimle birkaç kez ittirdim onu. Buna rağmen bırakmadı. Beni sakinleştirmeye kararlıydı. Bir an onun benim imam nikahlı eşim olduğunu unutarak hızla ittirdim onu ama yine de bırakmadı. Sonra nikahımızı hatırlayarak rahatladım ve onun beni saran kollarında ağlamaya devam ettim. Sanırım bir süre daha ağlayacaktım.

Ömer'in bana sıkı sıkı sarılmasına izin vermiştim. O konuştukça ben rahatladım. Bu karanlık derin sulara vardığımız zamandan beri içimde biriktirdiğim bütün korkular gördüğüm kabusla kendini göstermişti. Naparsam yapayım o feci kaza hafızamdan silinmiyordu. Yine olmuştu işte yine aynı tip rüyalar musallat olmuştu uykularıma. Artık bunun adı kabus olmuştu. Ömer sarıldıkça kokusu burnuma dolmaya başlamıştı. O kadar rahatlatıcı bir kokusu vardı ki uykuya dalan bir bebek gibi rahatlamıştım. Sonunda hıçkırıklarımla birlikte ağlamam da kesilince Ömer herkesin sormak istediği soruyu yeniden sordu.

"Iyi misin? Ne oldu birden? "

"Iyiyim. Kötü bir rüya gördüm. Hatta kabus. Korktum. Çok korktum. "

"Ne gördün anlatmak ister misin ? "

"Hayır. Kötü rüya anlatılmaz. Annem hep öyle der."

"Peki. Korkma hepimiz burdayız. Yani sorun yok. Yukarı çıkmak ister misin? "

"Olur çıkalım."

Rüyayı Ömer'e anlatamazdım. Aslında rüyayı bizimkilerden başka kimseye anlatamazdım. Rüyayı anlatmak demek Selim'i anlatmak demekti. Çünkü gördüğüm her bir kabusta o tanımadığım ama kabuslarımın baş kahramanı Selim vardı. Fotoğrafını gösterseler tanıyamazdım Selim'i. Ve bu tanımadığım adam uykularıma düşmandı. Ama bugün gördüğüm rüyaya yani kabusa Ömer de dahildi. Bu da iki kat korkmak demekti. Aylardır gördüğüm ve her gördüğümde günümü mahveden kabuslarımın sonuncusu en korkuncuydu. O kabuslardan uyandığım her sabah bir ses bana katilsin diyordu. Senin yüzünden bir adam can verdi katil diye bağırıyordu. Herşeyden habersiz birinin canına mal olmak gördüğüm kabustan da beterdi.

Yukarıya çıktığımızda yeni uyanmış olduğu mahmur gözlerinden belli olan Eymen tek başına oturuyordu. Bizim geldiğimizi görünce ayaklandı.

"Günaydın. Erkenciyiz."

"Günaydın."

"Eymen sen buradaysan ben bizimkileri uyandırayım şu arızaya bakalım da dönelim."

KARAGÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin