Unutulamayan...

113 22 10
                                    

Sene 2011 bir grup yakın arkadaş boğuk, her yanından aldığı ışığa rağmen zifiri karanlık , basık hastane koridorunda sessizliği kucaklıyor. Tek bir ses var. Ağlayan bir ses , tiz ve kısık. Arada ağzından kaçan hıçkırıklarla harmanlanan bir ses bu. Genç bir kızın boğazını delip geçen bu ses lanetli hastane koridorunda yankılanıyor. Umutsuzluğu umutla bir bekleyiş var bu koridorda.

Aralık kapıdan içeri sızıyor bakışlar. Hasta yatağında kıvranan bir beden. Muhtemelen bu hastalığa yakalanmadan önce oldukça temiz bir çehreye sahip genç bir adam. Acının her bir hücresini esir aldığı diri bir beden. Henüz hayatının baharında olan bu adamın beyni yaşından oldukça büyük. Öyle ki zamanla herşeyi unutmuş. Ona veda etmeye dayanamayan bir avuç genç arkadaşları onun için bir yabancı.

Az önce içeriyi görecek kadar açık olan kapı kapanıyor. Son bir çırpınışla titriyor delikanlının bedeni. Dışarıda çaresizliğin her tonunu taşıyan koridor çocukları. Çaresizliğini ve umutsuzluğunu ağlayarak kusan bir avuç koridor çocuğu. Beklenen son gerçekleşti. En kötü son. Kesin son. Ölüm. Ölüm var bu hastanede. Az evvel hasta yatağında her hücresini kemiren acıyla kıvranan genç adam artık hareketsiz. Bedeni buzdan soğuk. Atlattığı onca badire , bedenini sarsan sayısız nöbete rağmen bir hastane odasında son bulan 23 senelik bir ömür.

Arkada kalanlar gidenlerden daha mı şanslı bilinmez ama kimse halinden hoşnut değil. Masum yüzünü örten beyaz bir bez parçası ve buz gibi soğuk, hareketsiz bir bedenle odadan çıkıyor ölüm.
Az evvel koridorda yalnız ağlayan genç kız artık yalnız ağlamıyor. Kapıdaki manzarayı gören genç kız salıyor çığlığını lanetli koridor boyunca. Bir isim haykırıyor, yankılanıyor. Seliiiiiiiiimmmmmm !!!

Hepsinden zor olan gidenin bıraktığı boşluk. Asla dolmayan, doldurulamayan bir boşluk. Dönüşü yok. Kalanlar gideni uğurlamak zorunda. Giden habersiz kalanlardan. Adı Selim, zengin bir ailenin tek evladı. Nitekim zengin olmak ölüme mani değil. Henüz on sekiz yaşında kancasını taktı ona hastalık. Giderek habersiz oldu kendinden. Bilinçsiz, kontrolsüz. Kendi bedenine hakim olamıyordu. Aniden kitleniyordu elleri, ayakları. Beynine, hafızasına hakim olamıyordu bu adam. Giderek unuttu herşeyi. Giderek sildi hafızası herkesi ona inat. En son kendini dahi bilmez oldu. En zoru da buydu. Buna şahit olmak ağırdı.

Kalanlar arasında öyle biri vardı ki bitkin. Gidenin bıraktığı yükün altında ezilen bir genç adam. Adı Ömer. Gözünün parıltısına karalar düşmüş. Bu adam omzundaki ve yüreğindeki yükle yalpalayan genç bir adam. Gideni uğurlamak en çok ona zor belki en çok ona ağır. İmtihanı aşk ve dostluk arasında. Hangisini seçse yük. İçine gömdüğü aşkı bir ara onun sonu oldu. Şimdi durum farklı. Ama bildikleri onu hep geri çekiyor. Biri giden ve biri kalan olmak üzere iki kalp aynı kişi için atıyor. Ya sonsuza dek gömülü kalacak bu aşk ya da bakalım neler olacak...

Öyle bir imtihan ki bu genç adamınki düşüncesi bile ürkütücü. Ama siz yine de düşünün. Düşünün ki dostum dediğiniz adamla aynı kıza aşıksınız. Aşktan deli gibi kaçarken aşka yakalanmak tarifsiz. Dostum dediğin adamın aşık olduğu kıza aşık olmak zulüm. Aşkı dostun için kalbine gömmek ölüm. Ve bütün bunlar yaşanırken o eşsiz kızın hiçbir şeyden habersiz olması manidar. Siz orda kıvranırken onun sizin varlığınızı dahi bilmemesi yorumsuz bir sızı. İşte bütün bunlar aşka dahil. Olumsuz ve olumluyu aynı şey içinde barındıran şey, aşk. Seni hayata bağlayan da hayattan soğutan da aşk. O büyük duygu karmaşası. Ömer denen genç ise büsbütün bu karmaşanın içinde. Herşey üzerine üzerine geliyor. Selim için böyle dertler yok artık. Artık Selim yok. Yok ama onun bıraktığı yük var Ömer'in omuzlarında. Bir el var boğazını sıkan. Nefes almak bile güç.

Şimdi tekrar düşünün tesadüf eseri rastladığınız bir genç kız. Kendi halinde herkesten habersiz. Öyle ki bu kız için ailesinden başka herkes yabancı. Samimiyet kurmak istemediği herkes dışardan biri. Ve en beklenmedik şey bu kıza aşık olmak. Daha da beklenmedik olan iki yakın dostun aynı kıza aşık olması. Sen kendinle boğuşurken en yakınındaki kişinin itirafı. Başından aşağıya dökülen kaynar suyun verdiği acı.

KARAGÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin