BÖLÜM*9

96 10 0
                                    

İyi okumalar✨

♣️

"Aylina, hadi kızım geç kalacağız."

Annemin sesiyle beraber piknik sepetinin kapağını kapatıp hızla kapıya koştum.

"Geliyorum." dedim bağırarak.

Abim arabanın yanından ayrılıp yanıma geldiğinde elimdeki piknik sepetini alarak konuşmaya başladı.

"Böyle ağır şeyler taşımamalısın bücür, sonra belim ağrıyor diye annemin başının etini yiyorsun."

"Ben hiç belimin ağrıdığını söylemedim."

"Onu da söylersin sen." dediğinde arkadan sırtına bir yumruk atsam da etki etmemiş, daha çok gülerek bir yandan da sırtını tutup, "Ah, anne belim ağrıyor." demeye başlamıştı sesini incelterek.

Bu hareketinden sonra onu kovalamaya başlasam da zaten kısa sürede kapının öndeki arabanın yanına varmıştık. "Koskoca insanlar oldunuz artık, çocuk gibi davranmayın." diye mırıldanan annem gülerek başını iki yana sallıyordu.

"Ama o hâlâ çocuk anne, baksana bugün doğum günü ve daha yeni on sekiz yaşına giriyor." dedi abim. Ardından daha fazla sinir edebilirmiş gibi dil çıkarmıştı. Ben de aynı şekilde karşılık vermiştim.

Elimdeki fotoğrafla daldığım geçmişten art arda çalan zil sesiyle kendime gelebilmiştim. Gözlerim daldığım yerden ayrılır ayrılmaz iki yanağım birden taşan gözyaşlarımla ıslanırken zil hâlâ çalmaya devam ediyordu. Fotoğrafı hızla önümdeki kutuya katıp gözyaşlarımı silerek kapıya konuştum. Kapının arkasında durup, "Kimsiniz?" diye seslendiğimde, "Oh, çok şükür. Benim kız Zeliş patronun."

Derin bir nefes alarak üzerimdeki gerginliği atmaya çalışsam da başaramamıştım. Kapıyı açtığımda patronumun boynuma atlayıp sıkıca sarılmasıyla şaşırsam da sesimi çıkarmadım ama sarılmasına da karşılık veremedim. Bir süre sonra sırtımı sıvazlayarak ayrıldığında, "İyisin değil mi? Bir yerine bir şey yapmadılar?" dedi endişeli bir sesle.

Bu his...

Unutmaya yüz tuttuğum hislerden biriydi. Bir an öyle güzel hissettirse de sonradan gerçek yüzüme vuruyordu. "İyiyim." dedim içme kaçmak ister gibi çıkan sesimle.

"Geldiğini neden söylemedin bana ha, o adamlarla ikinci defa konuşmak ne kadar stresliydi biliyor musun sen?" dediğinde bakışlarım hızla gözlerine tutundu.

"Senin yanına mı geldiler? Ne dediler? Bir şey yaptılar mı?"dedim hızla.

"O adamlar seni kaçırdıktan sonra ben polisi aradım. Plaka yoktu ama kamera kayıtlarından tespit ettiler arabayı. Araba kayıp olarak bildirilmiş ve izini kaybetmişler, bu yüzden bulamadılar. Ertesi sabah genç bir adam gelip şikayeti geri çekmemi, arabanın bulunduğunu söyledi ve..."

"Ve ne?" dedim korkuyla.

"Ve senin o adamları tanıdığını, herhangi bir sorun olmadığını, birkaç gün içinde eve geri döneceğini söyledi. Dönmezsen o zaman tekrar polisle iletişime geçersem beni engellemeyeceğini de söyledi. Hatta kendisiyle iletişime geçebileyim diye kartını da bıraktı."

Tüm söyledikleri karşısında ağzım açık onu dinliyordum. Gerçekten onları tanıdığıma inanmış mıydı? Onları tanıyor muydum? Bu nasıl bir saçmalıktı böyle?

"Kart yanında mı?" diye sordum patronuma.

Acaba onlardan biri miydi?

"Çantamda olacaktı, bekle bir bakayım."

GÖKYÜZÜ KAYBOLMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin