BÖLÜM*10

93 13 0
                                    

İyi okumalar.✨

♣️

Kaçmak...

Son bir yıldır yapmak istediğim ama engellendiğim şeydi.

Şimdi ise kaçmak, uzaklaşmak ve bulunmamak için hazırlanıyordum. Dün gece işlerimi bitirdikten sonra uzun süre düşüncelerim arasına sıkışmış, hissettiğim acıda defalarca boğulmuştum.

Nereye gideceğimi bilmiyordum. Ne yapmam gerektiğini de. Uzun zamandır ilk defa ayaklarımın üzerinde nasıl durmam gerektiğini bilmiyordum.

Saat neredeyse öğlen on ikiye geliyordu ve ben neredeyse bir saattir öylece oturuyordum. En sonunda dayanamayıp valizimden siyah pantolon, gri kazak ve iç çamaşırlarımı çıkarıp banyoya doğru ilerledim. Banyoya girmeden önce üzerimdeki kirli kıyafetlerinden kurtulup en kısa ayarda makineye attım. Banyonun suyunu ılık ayara getirip açtığımda ilk başta başımdan aşağı soğuk su geldi ve ürperdim. Su ısınmaya başladıkça daha da rahatlamıştım. Saçlarımı köpürttüğüm sırada gözlerim bileklerime kaydı.

Plastik kelepçe yerini mor rengine bırakmıştı. Kelepçenin geldiği yerler tenimi morartmıştı. Zihnim o anları hatırlamaya başlayacakken gözüme akan şampuanın köpüğü ile gözüm yanmaya başladı ve hızla suyun altına tuttum yüzümü. Yaklaşık yirmi dakika sonra banyodan çıkmış kıyafetlerimi giyinmiştim. Makineden çıkan kıyafetlerimi kurutmalığa asıp evden ayrılmak için çantamı hazırladım. Öncelikle Zeliş patronla konuşmalıydım, daha sonra yarı zamanlı çalıştığım diğer restorana gidip oradan da ayrıldığımı söylemem gerekiyordu. Ve tabii yeni bir iş ve kalacak yer ayarlamalıydım.

Anahtarımı  çantama atıp siyah spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Hava boğucu görünüyordu, yağmur yağacağını düşünüyordum. Rotamı öncelikle ATM'ye yönlendirdim. Maaşım yatmış olmalıydı, gidip tüm parayı çekmem gerekecekti. Hem yeni bir telefon, hem kapı kilidi değişimi için, hem de yeni evin veya otelin ücreti için. Umarım param yetişirdi.

Yolda yürürken ara ara arkama bakmadan duramasam da ATM'den iki maaşımı da çekip öncelikle birkaç telefoncuya gittim. Sonunda bütçeme uygun bir fiyatla telefon aldım ve yeni bir sim kart alıp telefonumu çalışır hale getirdim. Daha sonra bir çilingirciye girip kilit değişimi için adresi verdiğimde en erken yarın sabah gelebileceklerini söylediler, ne kadar ısrar etsem de bugün yapamayacaklarını ve yoğun olduklarını söyledikleri için beklemekten başka çaremin olmadığını düşünerek ön ödemeyi yapıp oradan da ayrıldım.

Yeni aldığım kulaklıkları kulağıma takıp en sevdiğim şarkılardan biri olan Auditory Hallucination (Lilly Mondover-NaShow) açtım ve adımlarımı Zeliş patronun marketine yönlendirdim. Çok da büyük olmayan, ama oldukça geniş bir marketti. Tek başına tüm yükün altından kalkamadığı için iki tane yarı zamanlı çalışan almıştı işe. Benim aksime diğer çalışan Beren, çok sevimli ve neşe dolu bir kızdı. Sonunda marketin önüne geldiğimde sırt çantamın kollarını sıkmayı bırakıp kulağımdaki kulaklıktan kurtuldum ve şarkıyı kapatıp içeriye girdim.

"Hoşgeldiniz! Bir saniye bekleyin lütfen, hemen geliyorum."

Bu Beren'di. Raflara ürünleri yerleştiriyordu.

"Benim." dedim daha fazla kapının ağzında durmak istemediğim için. Hemen söyleyip gitmek istiyordum. Beren sesimi duyup bana döndüğünde kocaman gülmeye başladı.

"Hayırdır, gelmeyeceksin sanıyordum. İyi misin?" diye sordu.

"Evet, iyiyim. Patronla konuşmaya geldim, nerede?" dedim kasanın önüne doğru ilerleyerek.

"Ah, patron. O içerde uyuyor, efendimiz." dedi gülerek. Tebessüm ettim. Onunla konuşmak aslında iyi bir fikir bile olmayabilirdi diye düşündüm kendi kendime. Şimdilik Beren'le konuşayım, o haber versin, daha sonra yine gelip konuşabilirim patronla. Düşüncemi kendi kendime onayladıktan sonra "Beren," dedim.

"Efendim?" dediğinde, "İki dakika dışarıya gelir misin? Seninle bir şey konuşmam gerekiyor da." dediğimde şaşırsa da sesini çıkarmadı ve benimle beraber kapının önüne geldi. Marketten çıktığımızda camlardan içeriyi kontrol ettim ve merakla bana bakan Beren'e dönüp konuşmaya başladım.

"Ben işten ayrılıyorum."

"Ne!"

Bağırmasıyla beraber gözlerim kocaman oldu ve, "Sessiz olsana, duyacak." dedim. "Neden işten çıkıyorsun ki?" dedi merakla. "Taşınıyorum." dedim bir anda, ne diyeceğimi bilemeyecek. Yalan da sayılmazdı.

"Ben taşınıyorum ve burası çok uzak kalıyor. Bu yüzden başka bir yerde iş bulacağım. Şu an bunu patrona açıklayamam, lütfen benim yerime sen söyle olur mu? Ben daha sonra gelip kendisiyle tekrar konuşurum. Ama şu an değil tamam mı sakın şimdi söyleme, yarın akşam söylemeni istiyorum. Rica ediyorum senden, yarın akşama kadar hiçbir şey söyleme." dedim yalvarır gibi, biliyordum çünkü; Beren çok konuşmayı seven bir kızdı ve onu henüz o kadar iyi tanımıyordum. Hatta hiç tanımıyordum. Ben neredeyse üç yıldır burada çalışıyordum ama o yeni sayılırdı.

"Tamam, söz veriyorum yarın akşama kadar söylemeyeceğim." dedi samimiyetle.

"Teşekkür ederim." dedim. "Peki ama nereye taşınıyorsun?"

Ne diyeceğimi bilemeyerek etrafıma baktım ve geveleyerek konuşmaya başladım. "Şu an tam olarak kesin değil, kesinleştiği zaman sana söylesem olur mu?" dedim daha fazla kurcalamamasını umarak. Anlayışla başını aşağı yukarı salladığında derin bir nefes aldım.

"Eğer iş bulamazsan bana haber ver tamam mı? Arkadaşım ünlü bir restoranda çalışıyor, ondan senin için bir ricada bulunabilirim." dedi.

"Hangi restoran?" diye sordum. Eğer buradan oldukça uzaktaysa olabilirdi.

"Rose Cafe Restaurant. Bekle, sana tam adres atacağım ve arkadaşımın numarasını da atıyorum. Ben birazdan onunla konuşur arayacağını söylerim. Kesinlikle bu fırsatı kaçırma derim. Hem iyi maaş da veriyorlar. Ben de bir ara orada çalıştım." dediğinde minnetle ona baktım. Bir süre telefonuyla uğraştıktan sonra, "Tamamdır, sana mesaj gelmiş olmalı, ben şimdi Tuna'yı arayıp haber vereyim o zaman." dediğinde mesaja bakmak için elimi cebindeki telefonuma atmamla beraber aklıma gelen şeyle elimi alnıma vurdum.

Lanet olsun! Yeni numaramı ona vermedim. Umarım eski telefonumu ve kartımı tuzla buz etmişlerdir.

*Aferin Aylina! Tebrikler kızım, bunu anca sen yapabilirdin zaten.

Numarayı tekrar istesem mi diye düşünsem de bundan vazgeçtim. Restoranı internetten de bulabilirdim, çocuğun adını da öğrendiğime göre sorun olmaz diye düşündüm. Umarım sorun olmazdı. Birkaç adım ileride telefonla konuşan Beren'e doğru yaklaşıp, "Ben gidiyorum o zaman." dedim.

"Tamamdır, hallettim. Yarın ikide seni bekliyor." dedi tebessüm ederek.
"Teşekkür ederim." dedim tebessüm ederek "Rica ederim, sonra görüşürüz." dedi ve telefona geri döndü.

Ben yanından ayrılıp doğruca eve geçtim. Hava kararmak üzereydi, bu saatten sonra evlere bakamazdım. İştahım olmadığı için yemek yememiştim ki zaten dolapta neredeyse tamamen boştu. Kendime sıcak bir kahve yapıp kitaplığımdan bir kitap alıp oturma odasına geçtim ve üzerine çarşaf örttüğüm koltuklardan birine oturdum. Ne kadar süre kitaba daldığımı bilmiyorum ama gözlerim kapanmaya başlamıştı. Oturduğum yerden zorlukla kalkıp yarıladığım kitabı yerine koydum ve kahve bardağını alıp mutfağa geçtim. Telefonumdan saate baktığımda ikiyi gösteriyordu. Yarın oldukça yoğun geçeceği için bir an önce uyumalıydım. Kahve bardağını yıkayıp hızlı odama geçtim. Üzerimi değiştirmeye halim olmadığı için öylece yatağıma uzandım. Duvardaki yazıya baktım uzun süre, odadaki varlığı gözle görülür şekilde büyüktü, oldukça rahatsız ediyordu. En sonunda daha fazla dayanamayan gözlerim kapanmaya başlarken dudaklarımdan dökülen cümleye umut bağladım.

"Lütfen, yarın iyi geçsin."

⌛️

Bölüm çok kısa oldu farkındayım ama bu bölüm için bu kadarını yazabildim. Diğer bölümler çok daha uzun olacak.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?🌸

GÖKYÜZÜ KAYBOLMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin