17. Bölüm

199 14 126
                                    

Her zamanki hiçlik duygusu ile araladım gözlerimi , dünden kalan baş ağrısı ve şiş gözlerle .

Doğrulduğum yataktan pencereye uzandım. Küçücük bir odaydı zaten. Küçücük bir banyo ufacık bir dolaptan ibaretti. Küçücük banyoya ilerledim. İhtiyaçlarımı giderip elimi yüzümü köpürterek yıkadım.

İşte şimdi günlük rutinim başlıyordu. Acı ilmek ilmek boğazıma düğümlenirken küçük olmasına rağmen içini tam doldurmayan kiyafetlerime uzandı elim. Daha sonra alırım dediğim hiç bir şeyini getirmemiş olmanın pişmanlığını hissediyordum bazen. Yorgun yeşili başıma bir dosttan çıkartıp uyumlu olduğunu düşündüğüm bir yemeni geçirdim başıma. Zade anne sabah namazı için uyarmıştır çoktan. Acele ederek mutfağa gittim gün daha tam aydınlanmadan başlıyordu bu evdeki mesaim .

Pişi kızartmak için hızlıca hamur hazırlarken diğer elim çaydanlığa uzandı . Çay suyu hazırlıyordum bir yandan.

Gün ağarmaya başlarken hamurum hazırdı . Çayımı da demlemeye almıştım. Dünden kalan gozlemeleri mikrodalgaya atarken doldurduğum bir bardak suyu yudumluyordum.

Birazdan herkes kahvaltı için kalkardı .
"Gene mi erkenden kalktınız hanımım?" Sultan ablanın uykulu sesi ile gülümsedim. Sanırım bu eve kölelik etmeyi adet edinmiştim.

"Zade hanımım günaydın."
Bardağı köşeye bırakıp tencereye yağı dökmeye başladım .

Zade anne usulca gelmiş her gün olduğu gibi ne yaptığıma bakmış ve uzaklaşıyordu.
"Anne?"

Sözlerim gidişine mani olurken ince ve yaşlı bedeni tekrar bana döndü .

"Okuluma devam edebilir miyim ?"

Beyazlamış kaşları yukarı doğru havalandı. "Bunu sorman gereken ben değilim gelin ."

"Kocam sesimi duyduğu an boğazıma yapışıyor da soramıyorum."

Bu ilkdi Yusuf Mirza Ağa'nın bana verdiği 4 duvardan ilk kaçışımdı. Bir büyüğe ilk isyanım.

"Haddini bilesin!" Diye gürledi yaşlı sesi. O ponçik kadın aslan kesilmişti.
"Yusuf'um etmez öyle şey !"

Silik bir gülümseme peydah oldu yüzümde .

"Haddimi aşmak değil amacım anne. Sadece artık dayanamıyorum." Dedim sesim titerken. Ediyordu bir bilse Yusuf'unun ettiği kelamları , bir bilse o acımasız gözleri ... Bilmiyordu .

Oğlunun bir şerefsiz olduğunu bilmiyordu. Yaşlı gözlerinde tanıdık bir duygu belirdi . Merhamet. Koşarak boynuna sarılmak istedim fakat öyle çok alışmıştım ki itelenmeye mıhlandım olduğum yere.

"Belki siz sorsanız izin verir diye düşünmüştüm. Benim aldığım nefese dahi düşman oğlunuz." Kaşları daha çok çatılırken bir yandan kızarttığım pişileri tabaklara aldım.

"İzin vermisti aslında , tamam demişti ama en başında . Şimdi ne der bilmiyorum."

Usulca yanıma geldi . Yağ bulaşan ellerim aramızda kalkan oldu .
Damarları belirginleşen tek eli yanağımı buldu. Yemeniden kaçan bir kaç tutamı içeri iteledi.

"Oğlumla arandaki duruma karışamam sevda. Seni tanırım severim fakat gelinim olman her şeyi değiştiriyor."

Yumuşacık elleri yanağımda dolaşmaya devam etti .

"Bir gün ben de kızın olur muyum peki ?" Gözleri şefkatle büyüdü . Dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "İşte bu tamamen oğlum ve senin aranda."

Gözlerim onaylar anlamda kapanıp açıldığında yanağımda ki o dokunuş yok oldu .

Zamanın vakitsiz hükmünden sıkılmıştım artık. Burda bu halde olmak benim suçum değildi. Hiç bir çıkış kapısı sunulmuyordu madem sayılmak için elimden geleni yapardım.

zahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin