Şu anda acı çeken tarafın Minho ve Felix olduğu gözüküyor ama Hyunjin'in de neler yaşadığını bilmeden bence onun üstüne gitmemelisiniz, hep minho ve chanı gördünüz ama Hyunjin'i gördünüz mü
***
Minho ve Jeongin uyuyakaldığında Jisung tek başına mutfakta oturuyordu, Hyunjin için kenara ayırdığı yemeklere gitti gözleri ardından da saatine baktı.
İşten gelmiş ve yemek yememişti, saatlerdir odasında olduğu için istemsizce endişeleniyordu. Zorlukla bir nefes almış ve tepsiye yemekleri koyup yavaşça üst kata çıkmıştı.
Hyunjin'in odasının önüne gelip kapıyı tıklattığında "Gel," lafı ile kapıyı bir kez daha tıklattı ve tepsiyi yere bırakarak hızla kendi odasına girdi. Kapının arasından bakarken Hyunjin çıkmıştı koridora, yerdeki tepsiyi görmüş ve gözleri odanın kapısından onu izleyen Jisung'u bulmuştu.
Buruk bir gülüş bıraktı. "Teşekkürler Jisung."
Tepsiyi alıp içeri girdiğinde Jisung gülümsedi, zafer hissi ile odasının kapısını kapatmış ve kendini uykunun kollarına bırakmıştı. Hyunjin tepsiyi masaya koyduktan sonra geri yatağının kenarına oturdu ve başını geriye attı.
Başı ağrıyordu, bu hisle gözlerini kapattığında dudaklarından bir iç çekiş firar etmiş ve elini alnına koymuştu. Böyle hayal etmiyordu, ne Chan'ın geleceğini ne de onlarla artık devamlı karşılaşacakları gerçeğini asla düşünmemişti.
Chan yoktu, beş yıldır hiçbir şekilde yoktu ve asla da karşılarına çıkmayacaktı onun hayallerinde. Minho yeni hayatına başlayacak alışacak, düzelecek ve belki yeni birine aşık olacaktı.
Ama hiçbir şey hayallerindeki gibi gitmemiş, artık güler sandığı abisini yine ağlarken görmüştü.
Bunun yükü ağır geliyordu.
Jisung'un getirdiği yemeklerden birkaç bir şey atıştırıp uyuduğunda sabah erkenden kalkmış ve kahvaltı etmek için mutfağa inmişti ki orada tost yapan Minho ona bakmadan "Yemek yemeden çıkma," demiş ve çenesi ile masayı işaret etmişti. "Tostunu koydum. Jeongin söyledi, kahve içmeyi seviyormuşsun. Kahven de hazır."
Hyunjin ona baktı. "Minho."
Minho ona döndü. "Hyunjin seni çok iyi anlıyorum ama ben sıfırdan başlamak istemiyorum," Elini omuzuna attı. "Ben geçmişi düzeltmek istiyorum, geçmişi düzeltince o ağırlık hissi de beni terk edecek. Bu yüzden lütfen fevri tepki verme olur mu?"
"Kendini çok mü üzeceksin yani?"
Güldü. "Chan beni üzer ama yine beni dünyanın en mutlu insanı da Chan yapar, o yüzden ben üzülmeye razıyım. Onu çok kırdım ve seneler sonra ben hâlâ bir şansım varken bunu kaybetmek istemiyorum."
"Peki," dedi uzun bir sessizlikten sonra, kabul etti Hyunjin. "Ama ben onlarla aynı ortamda bulunmak istemiyorum."
Minho gülümsedi, kollarını kardeşine sardığında Hyunjin de sıkıca ona sarılmış sonra kahvaltı eden ikili çalışmak için ayrılmıştı. Okulun tatil olmasından dolayı Jeongin ve Jisung geç uyanıyordu, daha doğrusu Jisung uyandığı vakitlerde Jeongin'i genellikle ya bulmaca çözerken ya da çizgifilm izlerken buluyordu.
Yine aynısı olduğunda gülümseyerek kahvaltı hazırlamaya başlamış, Minho da geldiği kafede tişörtünü giyip önlüğünü beline bağlamıştı. Kasa tarafına geçmiş ve menüyü kontrol etmişti, gözleri Chan'ı ararken çok geçmedi.
Kardeşinin arabası tamirde olduğu için onu bırakan Chan kafenin içine girmiş, birkaç saniye çalışan Minho'yu uzaktan izlemiş ve ardından da ona doğru ilerlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfictionkaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.