"Merhaba."
Jeongin'in ağzından çıkan laflarla Changbin "Merhaba," diyerek kapıyı açmış ve Jeongin ile arkasındaki ikili eve girmişti. Felix'i eve getirmişlerdi ve Jeongin de Jisung da ona geçmiş olsun dilemek için Hyunjin'i de alarak gelmişlerdi.
Changbin'in gözleri Jeongin'in elindeki çiçek buketine giderken "Üst kattalar," dedi. "Soldaki ikinci oda. Minholar da orada."
Jeongin gülümsedi. "Teşekkürler."
Üçü üst kata çıkmış, Hyunjin kapıyı aralamıştı. İlk giren Jeongin olurken hemen ardından da Jisung ve o girmişti. Jeongin'in gözleri yatakta oturan Felix'i bulduğunda "Şey," dedi ne diyeceğini bilmeyerek. "Biz gelemedik de dün, özür dileriz. Geçmiş olsun. Çiçek aldık, çiçek sever misin?"
Minho onlara güzel bir gülümseme bıraktı, üçünün burada olması bile onların ne kadar güzel bir kalbe sahip olduğunu gösteriyordu. Felix gördüğü çiçek ile gülümsemeye çalıştı. "Sorun değil," dedi dün gelmedikleri için. "Çiçek çok severim, çok teşekkür ederim."
Jeongin gülümsedi, çiçeği dikkatlice Felix'e vermiş, Felix çiçekleri sevip Chan'ın yardımı ile komodinin üstüne koymuştu. Jisung onunla daha önce hiç konuşmadıkları için yutkundu ve derin bir nefes verdi.
"Geçmiş olsun."
Hyunjin de hemen arkasından konuştu. "Geçmiş olsun. Umarım çabucak atlatırsın."
Felix gülümsedi. "Teşekkür ederim, geldiğiniz için de öyle."
"Bu dönemlerde," dedi Jisung, Chan'a doğru baktı. "Kalsiyum ve demir içerikli yiyecekler yemesi onu daha hızlı iyileştirir, dokuları zedelenmiş büyük bir ihtimalle ve kalsiyum iyi gelecektir."
Chan kafa salladı. "Dikkat ederim buna, teşekkür ederim."
"Rica ederim," dedi Jisung çekingen bir şekilde. Felix derin bir nefes aldı. "Biz Jisung ile yalnız konuşabilir miyiz?"
Bunu kimse beklemiyordu, Jisung'un kaşları kalkarken "Lütfen," dedi Felix cesaretini kaybetmemek için. "Birkaç dakika sadece, lütfen."
Jisung başını salladı. "Olur."
Ona bakan Hyunjin'e 'sorun yok' anlamında gözlerini kırpmış ve herkes odadan çıkarken en son çıkan Chan kapıyı çekmişti. Odada yalnız kalan ikilinin gerginliği hissedilirken Felix "Otur lütfen, ayakta kalma." diyerek tekli kanepeyi işaret etti.
Jisung oturmuş ve bakışlarını ellerine indirmişti, Felix ile onun ne konuşacaklarını gerçekten bilmiyordu ve bu şey onu geriyordu. Felix derin bir nefes aldı ve kafasını çevirip gözlerini Jisung'un yüzüne dikti.
"Bu durumda, bu konuşmayı yapmak ne kadar doğru bilmiyorum ama başka zaman cesaretimin olmayacağını biliyorum..." Jisung da ona bakarken devam etti. "Yalan söylemeyeceğim, Hyunjin'i sevdim, gerçekten sevdim ve gerildiğini görebiliyorum. Size karşı, sana karşı gerçekten hiçbir şekilde kötü düşüncem yok Jisung."
"Kıskandım," dedi Seungmin'in cümlelerini taklit ederek. "Gerçekten kıskandım, sana baktığı gibi bana baksın, beni sevsin, bana gülümsesin istedim ama ben bunların olmayacağını biliyordum hep içten içe ve görmemeyi tercih ettim. Hyunjin benim için hep iyi bir insandı ve bugün seni seviyorsa sen ondan da iyisin demektir."
Gülümsedi. "Ben duygularıma dur demeyi başarabildim ve bu yüzden sen de benden nefret etme olur mu? Benim sana karşı gerçekten kötü bir düşüncem yok, ilişkiniz hakkında da öyle. Zorlamamak gerekiyormuş, öyle olduğunu geç anladım. Umarım birbirinizi hep mutlu edersiniz. Ben bunu gerçekten istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfictionkaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.