"Hyunjin?"
Jisung başını çevirmiş neredeyse beş dakikadır hiç konuşmayan sevgilisine bakmıştı. Koluna sarılıp dikkatini çekmek istedi ama Hyunjin her ne düşünüyorsa onu duymuyor ve tepki vermiyordu.
Bununla beraber aklına gelen şeyle dudaklarını içe kıvırdı, heyecanla bir nefes aldı ve ardından da oturduğu yerden yükselerek Hyunjin'in yanağını tutarak dudaklarını dudaklarına bastırdı. Anında ona dönen sevgilisi gülmesini sağlasa da minik bir öpücük bırakmış ve geri çekilmişti.
"Hı? Bir şey mi oldu?"
"Duymuyorsun beni," deyip elini tuttu, tuttuğu eli kaldırıp kendi yanağına koymuş ve Hyunjin onun yanağını sevmeye başlarken yüzüne bakmıştı. "Neler düşünüyorsun? Birazcık... Gerildin mi acaba? Bir şeyler hoşuna gitmemiş gibi. Changbin mi?"
"Changbin değil," dedi Hyunjin ön yargı yapmadığını kast ederek. "Hoşuma gitmeyen Changbin'in bakışı değil, Jeongin'in bakışı."
Yerinden kalkıp uzandı ve telefonu geri eline alıp fotoğrafa baktı. Gülümsemesi ve gözlerinde parıltılar gizliydi, bu parıltılar Hyunjin'i rahatsız etmişti. Kardeşinin bakışı hoşuna gitmeyendi.
Jisung iç çekti ve telefonu Hyunjin'in elinden alıp kendi arkasına koydu. Bakışlarını sevgilisinin yüzüne çıkardı. "Hyunjin... Yani şu an bir şey diyemeyiz hiçbir şey bilmediğimiz için ama günün birinde bunun olacağını biliyorsun değil mi?"
Omuz silkti. "Jeongin aşık olacak birine, biri ona olacak. Jeongin her zaman korktuğunda ya da bir şeyler paylaşmak istediğinde sana gel-"
"Jisung," diyerek dayanamayan Hyunjin ile Jisung onun hassas olduğunu bilerek ellerini kaldırdı ve Hyunjin'in yüzüne koydu. Jeongin ile Hyunjin sadece birbirleri ile yalnız beş yıl geçirmişlerdi ve dile bile kolay olmayan şeyler paylaşmışlardı o süreçte bu sebeple Hyunjin'in gerçekten çok hassas olduğunu biliyordu.
"Minho hyung benim abim." dedi Jisung, derin bir nefes aldı. Başını salladı. "Onu çok seviyorum, onu senden önce tanıdım, sen beş yıl boyunca Jeongin'e tek başına abi olduğun gibi o da neredeyse beş yıl boyunca bana abi oldu. Çok şey paylaştım onunla... Çok ağladım, çok güldüm, çok minnettar oldum ve kendimi gerçekten çıkmaza girmez hissettiğimde hep onun adını sayıkladım."
Yutkundu. "Ama bazı şeyler değişiyor, onu hâlâ çok seviyorum, hâlâ onunlayım ama artık birine çok aşığım, sana çok aşığım ve ona anlatamadığım şeyleri sana anlatıyorum, artık çıkmaza girdiğimde senin adını sayıklıyorum, o hâlâ benim abim ama artık sen varsın." Gülümsedi. "Şimdi demek istediğimi anlıyorsun değil mi?"
Hyunjin onun anlaşılır cümleleri ile kast ettiği şeyi anladığı gibi yavaşça başını salladığında "Jeongin asla birine aşık olmaz gibi geliyor," dedi Hyunjin. "Hep benimle gibi."
"Aslında hep seninle ama artık bazı özel şeylerini paylaşacağı başkası olmuş oluyor." Güldü. "Ama çok güzel olmaz mı kardeşini gerçekten aşk olarak seven biri olsa, onu mutlu etse, bakışları, davranışları Jeongin'e çok iyi gelse... Mutlu olmaz mısın onun adına?"
"Bu konuyu şimdi konuşmasak olmaz mı, avuçlarım kaşınıyor."
Jisung kıkırdadı, onun boynuna sarıldı. "Kıskanç." Saçlarını sevdi. "Kıskanç sevgilim benim."
"Ben burada bir çift aşık görüyorum."
Aniden gelen sesle sarılan ikili Minho'ya döndüklerinde Minho onlara gülüp mutfağa geçmişti. Kendine bir bardak su aldığında Hyunjin ve Jisung da gülmüş, yerlerinden kalkıp mutfağa geçmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfictionkaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.