100 yorum ♡
***
Jeongin hep yaptığı gibi okulun bahçesindeki bankta tek başına oturmuş ayaklarını sallaya sallaya müzik dinlerken bir yandan da saniyeleri sayıyordu. "Üç," deyip gözlerini kapattı. "İki... Bir... Ve sıfır."
Gözlerini açmasıyla beraber Changbin yanına oturdu.
Changbin son birkaç aydır her zaman aynı saat ve dakikada onun yanına oturuyordu. Ara sıra dakikalık kaymalar olsa da genellikle hep aynıydı aslında, başını çevirip ona bakmıştı ki Changbin'in gözleri onun üstündeki hırkadaydı.
"Hırka koleksiyonuna yeni bir parça mı eklenmiş?"
Gülümsedi hemen. "Güzel mi? Jisung ördü bana! Pembe, pembe. Çok yakışır dedi."
"Güzel."
Kıkırdadı. "Jisung ördü."
Göz göze geldiklerinde Changbin kahvesini yudumladı. "Yakışmış."
"Şey," dedi Jeongin bir an ne diyeceğini bilemezken. "Teşekkür ederim."
Hızla önüne dönmüş, çantasını kucağına alıp ona sarılmıştı. Changbin de bir şey demedi, sessiz sessiz kahvesini içerken uzun bir süre sonra aniden ona uzatılan telefon ile kaşlarını kaldırdı.
Jeongin "Bak," dedi mutlu mutlu. "Notlarımı yükselttim. Doksan yedi aldım."
Changbin telefonu eline aldı, gözleri direkt not sayfası ile buluşurken bir an Jeongin'i uyardığı anlar aklına düşmüş ve o günkü notlarla bugünkü notları karşılaştırmıştı. "Şu dersin hâlâ düşük," deyip telefonu ona çevirdiğinde Jeongin ofladı.
"Neden yüksek olanlarla ilgili bir şey demedin ki?" İç çekti. "O ders gerçekten çok zor, tüm sınıf zorlanıyor. Jisung pek yardımcı olamadı çok meşgul olduğu için, kendim çalıştım ama elimden bu kadar geldi."
Oflayıp kafasını bankın arka kısmına yaslamış ve yan dönerek Changbin'e bakmıştı. Changbin onun artık kendisine 'benim için çok zor' değil de 'tüm sınıf için çok zor' kıyaslamasının gerçekten büyük bir adım olduğunu düşünerek telefonu kapattı ve geri ona uzattı.
"Tamam tamam, bunu zaten finalde yükseltirsin. Tebrik ederim diğerleri için. Gerçekten güzel notlar almışsın."
"Ay, cidden mi?"
Anında canlanan Jeongin onu güldürdü, "Cidden," deyip kafa sallamış Jeongin de gülümseyerek kafasını ona yaklaştırmıştı. "Yüksek not alırsam bana kahve ve çikolata alacağını söylemiştin, alacak mısın?"
Changbin kafasını çevirip ona baktı. "Dersin var mı?"
"Hayır. Şey, bitti."
"Benim odamda bir işim var, gel. Onu halledeyim, sonra da çıkalım. Alalım bakalım kahve."
Ellerini ceplerine koyarak ayaklandığında Jeongin de hemen arkasından "Yes!" diye sevinçle ayaklanmış ve dümdüz siyah giyinen Changbin'in yanına rengarenk kıyafetleriyle eşlik etmişti.
O içine girdiği fakülteye merakla incelerken Changbin'in odasına geçmişler, "Odan çok sade," deyip yüzünü buruşturmuştu. "Nasıl duruyorsun bu odada? Her şey siyah!"
Changbin yerine geçti ve montunu çıkarıp bilgisayarını açtı. "Ben böyle mutluyum, asıl sen yorulmuyor musun rengarenk olmaktan?"
"Ama renkler çok güzel, bak renk geldi odana."
Kendi kıyafetlerini kast ettiğinde Changbin gülmüş, Jeongin ise uzun bir süre sonra "Şey," demişti sıkılarak. "Odanı karıştırabilir miyim? Söz hiçbir şeye zarar vermeyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fiksi Penggemarkaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.