Hyunjinlerin evinde üç yatak vardı, Hyunjin eğer bir gün Minho da gelirse diye ona da yatak almıştı fakat davetsiz bir misafir hiç aklında yoktu ama o davetsiz misafir onu güldürüyordu.
Minho, Jeongin ile yatmak isterken Jeongin de çok özlediği abisi ile uyumayı kabul etmişti, onlar artık geceleri birbirlerine sarılarak uyurlarken Jisung da Hyunjin'in odasındaki bir diğer yatakta uyuyordu.
Gecenin ikisinde evin açık ışıkları farklı farklı odalardaydı, Minho uyurken Jisung bir kenarda çalışıyor, Jeongin bir kenarda ve Hyunjin de dev masanın üstünde maket ile uğraşıyordu. Gözleri ara ara odanın açık kapısından Jisung'a bazen de kardeşine gidiyordu.
"Offf!" dedi Jeongin saatler sonra evdeki ilk ses olurken, ağlar gibi bir ses çıkarıp başını masanın üzerine koymuş, Jisung ve Hyunjin ona bakarken o ayaklanıp Hyunjin'in yanına gitmişti.
"Ne oldu bebeğim?" dedi Hyunjin uysal bir sesle, kardeşinin başını okşadığında Jeongin iç çekti. "Abi, anlamıyorum ki hiçbir şeyi. Çok zorlanıyorum."
Gözleri dolarken başını eğdi, yaşıtlarına göre kelime hafızasının küçük olması ya da uzun cümleleri anlayamaması onu çok zorluyordu. Araya giren Latince kelimeler işini daha da zorlaştırırken Hyunjin hızla ona sarıldı.
"Şşş, niye ağlıyorsun bakayım? Ver bana, ben sana daha kolay bir şekilde anlatırım."
"Yapamıyorum, çok zor geliyor her şey." Hıçkırdı. "Çok uzun cümleler var, çok üst düzey kelimeler var ben çok zorlanıyorum abi."
Hyunjin vücuduna basan sinirle sıcakladığını hissetti, içindeki o büyük nefret duygusu yine baş gösterirken babasına tüm küfürlerini etmiş, kardeşine sarılırken dolan gözlerini kırpıştırmıştı.
"Üzülme." deyip saçını öptü Jeongin'in. "Ben şimdi okuyup anlatırım sana tamam mı, üzülme, ağlama bak yoksa çizgifilm izlemeyiz, sinemaya da götürmem seni."
"Anlatır mısın?"
"Hıhı." deyip aynı onun gibi dudaklarını büzdü. "Anlatırım. Koş getir kitaplarını bana."
Jeongin anında gözlerini silip kitaplarını alıp gelirken Jisung içinde bulunduğu odanın açık kapısından onları izliyordu, Jeongin'e kalbi sızlarken Hyunjin'in bu kadar iyi bir abi olması da aynı etkiyi yapıyordu ona.
Burada olduğu birkaç günde bile bazen onları izlerken gözleri doluyordu, Hyunjin hiç bıkmadan kardeşine onun anlayabileceği şekilde bilmediği şeyleri tanımlıyordu, okuldan gelince çikolata alıyor, çizgifilm izliyor, sürekli onu seviyordu.
Şimdi bile final ödevini bırakıp Jeongin'in yanına oturmuş, psikoloji kitaplarından bir şeyler okuyor, ara sıra telefonundan bakıyor, anlatmaya çalışıyordu.
İçindeki hisle ayaklandı, Hyunjin'in de zorlandığını biliyordu. Sessiz sessiz adımlarla yanlarına gitti ve yavaşça Jeongin'in yanına oturup ikisine baktı.
"Jeongin, sana anlatmamı ister misin?"
Hyunjin telefonda olan gözlerini çekerken Jeongin heyecanla Jisung'a baktı. "Biliyor musun!"
"Hıhı." dedi başını sallayıp. "Ben doktorluk okuyorum, o yüzden biliyorum. İstersen Hyunjin maketini yapsın ben de sana anlatayım olur mu?"
"Jisung sınavın," demişti ki Hyunjin, Jisung onu böldü. "Çalıştım ben." Gergin bir nefes aldı. "Son ödevin, sen maketini yap. Dediğim gibi, biliyorum bunları, ben anlatırım."
Pes etti çünkü ihtiyacı vardı buna, o ödevine geçerken Jisung da kitaptaki yazıları okudu, bildiği şeyleri Jeongin'e onun anlayabileceği şekilde basit kelimelerle anlattı, bazı zor kelimeleri açıkladı. Birkaç yöntem verdi, Jeongin'in kurumaya başlayan ıslak kirpikleri ve yüzündeki gülüş ise buna değiyor dedirtiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfickaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.