Chan arabayı sakin bir yere çektiğinde Hyunjin arabadan inmiş ve gördüğü kayalığa oturmuştu. Çok geçmeden Chan da yanına geldiğinde ilk önce sustular ardından da sessizliği ilk bozan Chan oldu.
"O gün için," dedi. "Minho'ya bencil iması yaptığım için yani, özür dilerim bundan utanıyorum ama kendimi korumak için de yalan söylemeyeceğim."
Derin bir nefes aldı nehre bakarken. Bacaklarını kendine çekip ellerini dizlerinde bağladı. "Bir şeyleri bilmiyordum ve o bilinmezlikle beş yıl savaştım, beş yıl diyorum çünkü Minho bir an bile aklımdan çıkmadı. Her gece onunla uyuyup sabah onunla uyandım, sorularıma cevapları ben düşündüm o olmadığı için, cevapları bulamadım."
Hyunjin onu bölmedi, Jisung ve Minho'nun konuşmaları ile artık tamamen öfke ile gitmemeye çalışıyordu keza Chan'a olan öfkesinin kendisinin yoktan var ettiği bir şey olduğunu da kabul ediyordu.
Chan ona baktı. "Beni neden terk ettiğine hiçbir zaman cevap bulamadım çünkü Minho hep bana iyiyim derdi, gülümserdi yalandan gülümsemediği için de sorgulamazdım. Bilmiyordum o zamanlar ne kadar acı çektiğini, keşke sorsaydım. Belki anlatırdı."
Omuz silkti. "Beni isteyerek terk etmediğini biliyordum sadece ama dayanamadım, beni terk etmesine, yapamadım. Çok acı veriyordu, belki çocukçaydı o zamanlar için ama yaşamak dahi istemiyordum. Minho ile kurduğumuz hayallerin hepsiyle tek başıma kaldım, hayaller üstüme yıkıldı, üniversite üstüne geldi. Burada okumak istemedim ve oraya gittim."
Hyunjin tek hamlede tokasını çıkardı ve saçlarını açtı, Chan devam etti. "Toparlamaya çalıştım bir şekilde, ne gelirse elden işte. Toparladım da, en azından artık dışarıya güçsüz görünmüyordum. Sonra buraya döndüm, döndüğüm gece Minho'yu gördüm. Tutamadım kendimi, peşinizden geldim sonra sizden ayrıldı, ağlamaya başladı, dayanamadım. Ne kadar yıl geçerse geçsin ya da ben dışarıya ne kadar güçlü gözükürsem gözükeyim beni tek hamlesine dağıtacak kişi oydu. Öyle de yaptı, o biz için ağladı, ben onun için ağladım."
İç çekti. "Tüm her şeyin sebebini öğrendiğimde kendimden nefret ettim, o an Minho'ya karşı göstermemek istedim ama kapıyı kapattığımda nasıl ağladığımı bir ben bilirim bir de bana eşlik eden ev. Kendimden ettim, onun yanında olmamaktan, gitmemden, bunca zaman her şeye tek başına savaşmasından, gözlerinden yaşam umudunu alanlardan nefret ettim." Dolan gözlerini Hyunjin'e çevirdi.
"Hyunjin ben Minho'yu çok seviyorum."
Yutkundu geri önüne dönerken. "Onun üzülmesini ya da bizim aramızda kalmasını istemiyorum. Hep tek başına bir şeylere yetmeye çalışıyor. Ben bunca sene sonra onu tekrar bulmuşken kaybetmek istemiyorum veya şansımızı bozmak istemiyorum. Bu yüzden konuşalım istedim, sen bana anlat. Ben de gereken neyse yapayım."
Hyunjin ona döndü. "Felix, Changbin ve Seungmin'i çağır o zaman." dedi. "Benim seninle derdim yok, onlarla var."
Chan kardeşine ve arkadaşlarına mesaj attı, telefonunu hırkasını cebine koyduğunda Hyunjin iç çekmişti.
"Minho seni terk etsin istemedim," dedi dürüst bir şekilde. "Sana hep söyleme taraftarıydım, son ana kadar da öyle düşündüm ve o gün Felix kapıyı açsaydı Minho'yu oradan kurtaracaktım. Sana getirecektim ama o bunu yapmadı."
"Bundan dolayı ona bu kadar çok sinirlisin değil mi?"
"Ben bugün Felix'i üzüyorum diye benden nefret eden yanın var ya," dedi Hyunjin. "Benim de o yanım var işte."
"Onu asla sevmeyeceksin değil mi?"
Hyunjin önüne döndü. Başını salladı. "Benim zaten sevdiğim biri var," dedi dürüstçe. Jisung gözlerinin önüne gelirken dudaklarını birbirine bastırdı. "O yüzden Felix ile bir şansımız olmayacak. Felix benim sadece nefretimi kapıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfictionkaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.