Minho Felix'in odasından çıkmış geri işinin başına dönmüştü ki mesai bitimine az kala bir anda aldığı "Selam," lafı ile kafasını kaldırmış ve gördüğü Jisung ile gülmüştü.
"Ji? Hoş geldin bebeğim. Beklemiyordum seni."
Jisung ondan aldığı hitap ile mutlu mutlu gülümsedi, Minho'nun iltifatlarını seviyordu, onu gerçekten abisi gibi görüyordu. "Jeongin ile yürüyüş yapmak istedik, ona kahve almak istedim ve buraya geldik."
Arkadaki masalardan birinde oturan Jeongin'i işaret edince Minho kardeşine bakmış ve ona gülerek el sallayan Jeongin'e aynı şekilde karşılık vermişti. "İyi yaptınız," dedi geri Jisung'a dönüp. "Ben alayım size, nasıl kahve istersiniz?"
Jisung kafa salladı. "I, ıh. Ben ısmarlamak istiyorum, Jeongin ile dışarı çıkma nedenimiz buydu. O yüzden ben alacağım, ona bir tane latte bana da americano alabilir miyim?"
Minho bununla gülmüş, Jisung'un tekrardan uzayan saçlarını okşamıştı. "Tamamdır, hazırlıyorum."
Ücreti alıp kahveleri hazırlamış, Jisung da aldığı kahveler ile Jeongin'in yanına gitmişti. İkisinin gülerek bir şeyler konuştuğunu gören Minho da hem onları izlemiş hem de işiyle ilgilenmişti.
Jisung ayaklarını sallayıp kahvesini içerken aniden çalan telefonu ile kaşlarını kaldırdı ve ekrandaki Hyunjin yazısına baktı. Minho hep ondan arıyor diye Hyunjin'in numarası vardı ve yine Minho için aramış olmalıydı Hyunjin.
Minho'ya telefonu götürmek için ayağa kalkmıştı ki Minho'nun meşgul olduğunu görünce çalan telefona baktı ve birkaç saniyelik tereddütten sonra açtı.
"Hyunjin... Şey, Minho hyung şu an meşgul."
"Onun işte olduğunu biliyorum." dedi Hyunjin. "Seni aradım, eve geldim ve kimse yok. Neredesiniz?"
Bunu beklemeyen çocuk duraksadı, Hyunjin de bu sırada eğilerek omzundaki çantasını yatağına bırakmış ve doğrulmuştu. Jisung dudaklarını birbirine bastırdı. "Biz Jeongin ile Minho Hyung'un çalıştığı kafeye geldik, oradayız şimdi. Minho hyung da birazdan çıkacak."
"Konum atar mısın bana öyleyse, sizi alayım dışarıda yiyelim."
"Gerek yok ki."
"Minho da sen de beni düşünmeyi ne zaman bırakacaksınız?" dedi Hyunjin, merdivenlerden aşağı inmiş ve susan Jisung'a gülmüştü. "At konumu hadi, çıkıyorum evden."
Jisung ona konumu atmış, tekrardan pipeti dudaklarının arasına almıştı. Hyunjin açık olan saçlarını toplamış, giydiği mavi çizgili gömleğin kollarını düzeltmişti. Çok geçmeden kafeye geldiğinde gözleri ilk önce mekanı taradı temiz bir yer mi diye sonra da kasanın orada duran Minho'ya baktı.
Yanına ilerledi. "Ne zaman çıkıyorsun?"
"Hyunjin?" dedi şaşkınca Minho. "Bugün hepiniz buraya toplanmak için anlaştınız mı?" Güldü. "Bitti işim, şimdi üstümü değiştireceğim."
Hyunjin onun burnuna vurdu. "Git gel öyleyse, ben Jeonginlerin yanındayım. Bugün nehrin orada yemek yiyelim, hayır Minho sus. Gidiyorum."
Ağzını açan Minho'nun konuşmasına izin vermeden arkasını dönüp yürümeye başladığında Jeongin "Hyunjin bak!" demişti mutlulukla. "Jisung bana kahve aldı! İçmek ister misin! Ay doğru, başkalarının ağzından bir şey içmek doğru değildi."
Hyunjin onun burnunu sıktı. "Ben başkası mıyım şebek? Abinim senin, ben içebilirim. Bakayım tadına hım?"
Onun yaramazlığı Jeongin'i de güldürdüğünde pipeti Hyunjin'in dudaklarının arasına yerleştirmiş, Hyunjin minik bir yudum almıştı. "Çok güzelmiş," diyerek göz kırpmış ve Jisung'a bakmıştı. "Teşekkür ettin mi Jisung'a?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Hayran Kurgukaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.