100 yorummm ♡
***
Minho'nun ona teker teker anlattığı şeyleri Chan bir an bile kesmeden dinlerken oturduğu yerde öne doğru eğilmiş, dizlerini sallıyor, birleştirdiği ellerini de çenesine koymuştu. Bağımsızca sıktığı dişleri ile canının yandığını hissederken Minho elini kaldırıp kendi gözlerini sildi.
"Yapamadım," dedi. "Seni bırakmamak için her yolu denedim önce, elimi kolumu bağladılar. Yapamadım Chan, gitmek zorundaydım, kendimi oraya hapsetmek zorundaydım. Kardeşlerimin ölüm riskini alamadım, canım çok yanacaktı ama onlar yaşamaya devam edecekti. Tek düşündüğüm buydu."
Chan sinirden ve acıdan sıktığı çenesi ile beraber yüzünü Minho'ya çevirdiğinde Minho onun ağlamamak için kendini sıktığını görmüştü, gözleri dolu doluydu.
Sözlerine "Amacım kendimi acındırmak değil," diye devam etti. "Amacım kendimi sana açıklamak çünkü ben yıllardır sana yalan söylemenin cezasını çekiyorum ve artık dayanamıyorum, üstelik o beş yılın sonunda oradan kurtulmuş bir şekilde seni görmüşken ve bir şansımız varken ben bunu kaybetmek istemiyorum. Ben artık mutlu olmak istiyorum Chan."
Başını eğdi. "Felix ile Hyunjin'in arasında ne geçti bilmiyorum ama ben artık kimseye küs kalmak, kimseyi bırakmak istemiyorum. Ben mutlu olmak istiyorum, çok yoruldum. Yemin ederim çok yoruldum."
Konuşmadılar, Chan dizlerini sallarken uzun bir süre sonra kafasını çevirmişti.
"Keşke beni gerçekten sevmediğin için terk etseydin."
Chan'ın kurduğu bu cümle aralarına düştüğünde Minho dudaklarını birbirine bastırmış, Chan ise ona dönmüştü. Sol gözünden bir damla akarken "Sana çok sinirliyim," dedi. Ellerini yüzünden indirdi. "Çektiğin tüm acıya rağmen yanıma gelip her seferinde iyiyim dediğin için sana çok sinirliyim, ailene, kardeşlerine rağmen tüm bu yükü tek başına aldığın için çok sinirliyim."
"Yalan söylemiyordum," dedi Minho, gülmeye çalıştı. "Sen bana hep iyi geliyordun, o evde çektiğim ne sıkıntı varsa uçup gidiyordu seni görünce."
"Aşk hep mutlu etmek değil aptal!" dedi Chan bu sefer ağlayarak. "Yeri geldiğinde beraber üzülür, beraber sevinilir de. Anlatan hep bendim, ailen yetmiyormuş gibi bir de ben kendi sıkıntılarımı yükledim sana. Kendimi çok iğrenç hissediyorum."
Minho'ya baktı. "Kalbim neden bu kadar acıyor?"
"Biliyordum," dedi. Başını eğdi. "Yemin ederim beni isteyerek terk etmediğini biliyordum ama keşke isteyerek terk etseydin. Keşke gitmeseydim... Keşke üsteleseydim, seni kurtarabilirdim."
Omuzları sarsılmaya başladı. "Ben çok özür dilerim."
"Chan... Sarılayım mı sana?"
Minho'nun sorusu ile Chan başını salladığında Minho hızla kollarını ona sardı, parmakları saçlarını okşamaya başladığında "Bilmiyordun," dedi ağlayan Chan'a. "Bilmiyordun, yapamazdın. Üstelesen bile kurtaramazdın, buna izin vermezdim yoksa zarar görürdün."
"Özür dilerim, Minho çok özür dilerim." Minho'ya tutundu Chan göğsünde ağlarken. "Gitmeseydim, gelseydim peşinden. Kurtarırdım belki seni." Nefes alamamak canını yaktı. "Yapabilirdim, engelleyebilirdim."
"Minho... Nasıl dayandın?"
"Dayandım bir şekilde." dedi Minho, Chan görmediği için kendi gözlerini sildi rahatlıkla. "Kardeşlerimi düşünerek, seni düşünerek, bir gün oradan çıkacağımı düşünerek, bir şeyler düşünerek dayandım. Belki dayanmasaydım seni hiç görmezdim, iyi ki dayanmışım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfickaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.