Felix önündeki defterleri kapatarak kenara aldı, bütünlemelere kaldığı için ders çalışıyordu. Genelde kafeye gelir ve kendi odasında takılır, yanına arkadaşları gelirse onlarla muhatap olurdu.
Ellerini masanın altına indirdi ve Minho'ya baktı. "O gün... Yani o gün biraz benim yüzümden oldu abim ile karşılaşmanız, bu seni rahatsız ettiyse özür dilerim çünkü Gangnam'a gitme fikri bana aitti."
Minho ona baktı. "Bunun için özür dilemene gerek yok Felix, ne sen benim orada yaşadığımı biliyordun ne de ben o gün yıllar sonra ilk defa Chan'ı göreceğimi. Chan'ı görmekten rahatsız olmadım, hiçbir zaman da olmam, özüre gerek yok."
"Minho hyung... Öyleyse neden? Yani, gerçekten neden? Neydi tüm hepimizi bu hale getiren, sizi bu hale getiren neydi? Sormak haddime değil belki ama yapamıyorum, çünkü bizde bitmediği gibi sende de bir şeyler bitmemiş ve bu soruların cevabını tekrardan merak etmeye başladım."
Yine neden Chan'ı terk ettiğine konu gelirken Minho iç çekti ve gözlerini kaçırdı. Elleriyle oynamış sonra da bir elini gergince boynuna atmıştı. "İstediğimiz hayatları yaşayamıyoruz Felix," dedi ve cümlesini düzeltti. "En azından bazılarımız yaşayamıyor ve benim hayatımda Chan'a bile anlatamadığım şeyler vardı."
Yutkundu. "O zamanlar hayatımda en değerli üç insan vardı, Jeongin, Hyunjin ve Chan... Ve bir şeyler istediğimiz gibi gitmiyor, bugün sana gelip Chan mı yoksa sevdiğin kişi mi diye sorsalar Chan'ı seçmez misin? Ben de kardeşlerimi seçtim, onların buna ihtiyacı vardı. Onların yaşamaya ihtiyacı vardı ve ben onlar yaşasın diye kalbimi öldürmeyi seçtim."
"Hyunjin ve Jeongin için miydi her şey?"
Felix dolu dolu gözleri ile sorduğunda Minho kafa salladı. "Canım yandı Felix, Chan'ı bırakmak istemedim, Chan benim için dünyada huzur bulduğum tek insandı ama yapamadım. Bugün yine aynı durum olsa bugün yine kardeşlerimi seçerim."
"Keşke söyleseydin." dedi Felix, dişlerini birbirine bastırdı. "Bir şeyler beni zorluyor deseydin, hepimiz gerçekten sevmediğin için bıraktığını düşündük, abim hariç hepimiz öyle düşündük."
"Eğer söylenerek hallolacak bir şey olsaydı söylerdim." dedi Minho, iç çekti. "Şimdi bile sana tam olarak açıklayamıyorum, utanıyorum, sinirleniyorum, ağlayasım geliyor ve söyleyemiyorum. Aklıma o zamanlar en makul sebep sevgimin bittiğini söylemek geldi."
Felix'in aklı o anlara giderken başını eğmiş ve soluklanmıştı. Birkaç saniye ikisi de konuşmadı.
Chan koltukta oturmuş dolu dolu gözleri ile Minho'nun attığı mesaja bakarken "Yok," dedi kafa sallayarak. "Yalan söylüyor, inanmıyorum ki. Daha iki gün önce sımsıkı sarılıp seni seviyorum dedi bana, öptü beni. Sevgim bitti diye ayrılmaz ki, Minho beni çok seviyor."
"Abi," dedi Changbin. "Ailesi falan mı öğrendi, yani normal bir şey bu erkek erkeğe ilişki doğru karşılanmıyor. Belki ondan kaçıyordur Minho."
Seungmin ellerini yanaklarına koyarak sessizce onları izlerken gözleri Chan'ı izleyen Felix'i bulmuş, dalmıştı. "Sorayım," dedi Chan. "Konuşurum ailesiyle isterse, ben yanında olurum onun. Konuşayım, evet."
Hızlıca hazırlanıp Minho'nun yanına giderken arkadaşları da arkasından gelmişti, Chan onların evinin kapısını çaldığında kapıyı açan Hyunjin'di.
"Chan hyung sen ne arıyorsun burada?" diye telaşla konuşup eve baktı ve kapıyı kapatıp hızlıca sokağa çıktı. "Siz niye haber vermeden geliyorsunuz! Gidin hadi."
Chan ona baktı. "Minho ile konuşmam lazım Hyunjin, Minho ile konuşayım bir kere lütfen."
"Bak, arka sokakta park var oraya gidin abimi getireceğim tamam mı? Hadi, hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfictionkaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.