Jisung önde Hyunjin arkasında, sadece ayak seslerinin yankılandığı binada merdivenleri çıkarlarken Jisung gergin hissediyordu, ne yapmalıydı, ne hissetmeliydi, bundan sonra ne olacaktı, aklında deli sorular vardı ama biliyordu Minho iyiydi ve Minho'nun kardeşleri de aynı onun gibi birer meleklerdi.
Hyunjin kapıyı açtığı zaman Minho dolu gözleri ile Jisung'a baktı. "Nereye gidiyorsun aptal," dedi dişlerini sıkıp. "O iğrenç yere gitmene izin vereceğimizi mi sanıyorsun?"
Biz... Üçü.
Hyunjin arkasından kapıyı kapattı. "Gitmeyecek bir daha dedi." Kafasını salladı. "Ben izin vermiyorum, sadece biz olacağız. Ben hepinize bakacağım, Jisung ve sen, artık o yere gitmeyeceksiniz."
Jisung bu kadar sevgi karşısında içinde bir yerlerin acıdığını hissetti, anne ve babasını kaybettikten sonra uzun bir süre yetimhanede kalmış ardından da yaşı büyüyünce oradan ayrılmak zorunda kalmıştı, bu zamana kadar sevgi görmemişti. Ona ilk sevgiyi, şefkati Minho hissettirmişti ama bu üç kardeş, onu ağlatmak istiyordu.
Dolu gözleriyle beraber kafasını kaldırıp yanındaki Hyunjin'e baktığında evin neşesi olan Jeongin koştu, mutfaktan peçete aldığı gibi ona uzattı.
Jeongin saf bir melekti.
Minho tek adımda kollarını ona sardı, sıkıca sarıldı. "Benden ayrılmak yok sincap," dedi. "Bizden ayrılmak yok. Beraber eşyalarını alacağız sonra yeni bir hayata başlayacağız."
Kötü insanlardan uzak, kötü dünyadan uzak, sadece kendilerinin olduğu yeni bir ev, yeni bir başlangıç yapacaklardı. Bu hepsinin hayaliydi.
"Yemek yiyelim öyleyse." deyip duygusal ortamı bozdu Hyunjin. "Şimdilik benim kıyafetlerimden giyinebilir isterseniz duş alabilirsiniz, Jeongin onlara dolabımı gösterir misin bebeğim?"
Jeongin hızla kafasını salladı. "Tamamdır hyung!" Jisung ve Minho'nun elini tutup odaya çektiğinde Hyunjin kardeşine gülümsemiş, mutfağa ilerlemişti. Uzun saçlarını toplayıp ellerini yıkadı ve yemek yapmaya başladı.
İyi hissediyordu, her şeye rağmen Minho artık onunlaydı bu yüzden iyi hissediyordu. Minho olmadan sabahları gözlerini açmak, her istediğinde yanına gidip konuşamamak, içini dökememek bu hayatta babasına dair nefretinin körüklenmesine yol açıyordu.
Bir süre sonra duyduğu adım sesleri ile kafasını çevirdiğinde kendi kıyafetleri içinde kaybolmuş Jisung'u gördü, Jisung ise kısık sesle "Bir şey sorabilir miyim yanlış anlamazsan?" dedi.
Hyunjin kafasını sallayınca devam etti. "Jeongin... Neden böyle, sadece onu kıracak bir davranış yapmak istemiyorum bu yüzden soruyorum, lütfen yanlış anlama."
Yeşillikleri tabağa koydu Hyunjin, Jisung'un kötü bir niyeti olmadığını biliyordu. "Travmatik davranış bozukluğu var," deyip açıkladı. "Bu yüzden yaşından küçük davranıyor, onu oyuncaklarla oynarken görebilirsin, olur olmadık sözleri merak edip sana sorabilir, ona sabırla ve anlayabileceği şekilde açıklaman beni mutlu eder ve sevdiği kişilere temas etmeyi seviyor, aniden sana sarılırsa korkma, kötü bir niyeti yok."
"Anladım." Jisung sessizce başını salladı ve kafasını çevirip odanın açık kapısından abisinin giyinmesine yardım eden çocuğa baktı. Gülümsedi, tatlıydı. Çektiği zorluklara karşı gülümsediği için içten içe Jeongin ile gurur duydu.
Minho ve Jeongin de yanlarına gelince masaya oturmuşlardı. Minho dudaklarını ısırıp dördünün olduğu, Jeongin'in gülerek bir şeyler anlattığı ve Jisung ile Hyunjin'in de yüzündeki gülümseme ile onu dinlediği ortama baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haru haru, minchan hyunsung ✓
Fanfictionkaldın sen gitmedin, yok hâlâ bitmedin. odamda hayalin saklı bak.