İkiz alevinizle göz göze geldiğinizde o anı unutmak mümkün müydü?
Değildi.
İkiz alevinizden vazgeçseniz bile o anı unutamazdınız.
Çünkü ben unutmadım. Unutamam.
Sürekli ondan vazgeçtiğimi söylüyorum ama ben bile bundan emin değilim. Belki de kendimi buna inandırmaya çalışıyorum.
Ondan vazgeçmiş miydim?
"Bir de bana içme diyorsun." diye homurdanarak senin yanına geldim. Camdan dışarı bakarken sigara içiyordun. Göz ucuyla bana baktığında dudağın kıvrıldı.
"Sen çok içiyorsun, Tipsiz." dediğinde gözlerimi devirdim.
"Hiç de bile. Sen benden daha fazla içiyorsun." dediğimde beni belimden tutarak önüne çektin ve çeneni başımın üstüne koydun.
"Benimle inatlaşma istersen." dediğinde oflayarak kafamı camdan dışarı çıkardım. Yaz ayındaydık ama sabaha karşı hep serin oluyordu. Hava serindi ve bu serinliği seviyordum.
"Para sıçıyorlar galiba..." diye homurdandım hâlâ yanan sokak lambalarına bakarak. "Hava aydınlandı işte. Niye hâlâ yanıyor sokak lambaları?" dediğimde burnundan güldün ve böyle gülmen yüzümden bir tebessüm oluşturdu.
Ah sevgilim, keşke hâlâ bana öyle gülebilsen.
"Belki de tamamen aydınlanana kadar ayrılmak istemiyorlardır." dediğinde kaşlarımı çatarak başımı yana düşürdüm ve sana baktım. "Sokak lambalarının da acıları var, Tipsiz."
"Çünkü insanlar onlara sürekli dertlerini anlatıyor." dediğimde başını salladı. "Ve onlar da iyileşmek için birbirlerinin ışıklarına ihtiyaç duyuyorlar, öyle mi?" diye mırıldandım.
"Öyle." dedin. "Onların ışıkları birbirlerine şifa."
"O zaman sen de benim şifam mı oluyorsun?" diye mırıldandığımda beni kollarınla sardın.
"Onu bilmem de..." diye mırıldandın. "Sen benim şifamsın, bir tek onu biliyorum, Tipsiz."
Bir daha da böyle diyecek kadar yakınında olamadım gözüm. Keşke her an sensiz kalacakmışım gibi olsaymışım yanında.
Keşke her an ölecekmiş gibi sarılsaydım sana, öpseydim ve konuşsaydım seninle.
Kalbimde öyle bir acı, öyle bir boşluk...
Yapmasaydın böyle. Niye bunu bize yaptın be? Sevdim o kadar seni, bak, kalbim hâlâ senin avuçlarında.
Ama görmüyorsun çünkü sanıyorsun ki kalbimi aldım senden, evini çaldım. Kovdum seni ben?
Hayır. Sen gittin evden.
Kalbimdeki obruk her geçen gün büyüyor ve senden ibaret hâle geliyorum. Ben yeni anlıyorum sevgilim.
Ben ne bizden ne de senden vazgeçebilmişim.
Ben hâlâ senin için yanıyormuşum.
Ben hâlâ bize yanıyorum, sevgilim.
Şimdi her şeyi geri alsan ve bana yaptığın o şeyleri kendin anlatsan affederdim seni, biliyor musun?
Bilmezsin. Bilmek de istemezsin çünkü bile bile kaybettiğin bir şansın olduğunu bilmek yerine ölmeyi tercih edersin.
Sen bilmesen de olur ama ben biliyorum, sevgilim.
Ve bu, kendimi öldürmeme yetmez mi?
Sen bilmesen de olur ama ben biliyorum, sevgilim.
Ve bu, içimde ikimizi de öldürmeme yetmez mi?
Ah sevgilim, keşke aksini söyleyebilsem.
Ama yeter.
Bu neden, içimde ikimizi de öldürmeme yeter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBE BATAN DİKEN
Short StoryKalbim evindir senin. İstediğin zaman gel, gir ama kalamazsın. Benim kalbim bundan sonra sana sadece pansiyon, sevgilim. Yoldan geçerken bakarsın. Kalbim çok ateşlere atıldı; çok kavruldum, çok yandım ve çok kül oldum sana. Ama âşk için bile kor olm...