CANDAN ÖTE 1.BÖLÜM

1K 130 42
                                    

CANDAN ÖTE 1.BÖLÜM

Hollanda'da büyümüştü Melek, yıllarca babası Veysel'den dinlemişti memleketini. Dağlarda ki kekik kokusunu, masmavi denizini, samimi sıcak insanlarını, Karadeniz'ini Akdeniz'ini.

Öylesine gidip görmek istiyordu ki; bu istek bir çığ gibi büyüyordu içinde yaşıyla birlikte. Kendini Hollanda'ya hiç ait hissetmiyordu. O sıralar dersleri bir hayli zorluyordu Melek'i, kendini bulunduğu yere ait hissetmeyince yabanileşmiş çok fazla arkadaş çevresi edinememişti.

Babası Veysel'e aniden "neden Türkiye'mize gitmiyoruz baba?" deyiverdi.

Önce ne diyeceğini bilemedi babası Veysel, ama sonra neden gidemediklerini anlatmanın daha doğru olduğunu düşündü Melek'e..

Kan davası denilen, Melek'e göre saçma sapan bir gelenekten dolayı gitmiyorlardı. Amcası Halit, memlekette tarlalarından geçen bir su kanalı yüzünden birini öldürmüştü, onlarda Melek'in amcasının oğlu Hüseyin'i vurmuşlardı, böylece bir kan davası süre gelmişti yıllarca.

Babası Veysel, bu hengamenin içinde bulunmak istemediği için eşi Hasret'i ve Melek'in abisi Barış'ı alıp, bir yolunu bulup Hollanda'ya irtica etmişti. Hollanda'ya yerleşip, fabrikada bir işe girip, burada bir düzen tutturmuştu bir süre, sonra eşi Hasret'i ve oğlu Barış'ı da yanına getirtmişti. Melek'te burada doğmuş burada büyümüştü. Melek yirmili yaşlarına geldiğinde kendine kilometrelerce uzakta olan, sadece resimler ve internetten tanıdığı, babasının anlatımları ile hep hayal dünyasında canlandırdığı Türkiye'ye gideceğinden sık sık bahseder olmuştu. Artık hiç birşeyin umurunda olmadığını, bir şekilde Türkiye'ye gideceğini, gerekirse memleketine hiç uğramadan gezip döneceğini, söylüyordu sürekli. Annesi Hasret'de fazlasıyla özlemişti, ne annesinin cenazesine gidebilmişti, nede yaşı bir hayli ilerlemiş babasını bunca zaman bir daha görebilmişti. Yaşı ilerledikçe daha da ağır gelmeye başlamıştı Hasret'e de memleket özlemi. Hasret'in özlem dolu ahulu bakışları, Melek'in bitmez tükenmez ısrarı, Veysel'i de gitme yönünde itiyordu.

Veysel ne kadar tedirgin olsa da, geçen yılların artık o düşmanlığı körelttiğini düşünüyordu. İki ailede yeterince kayıp vermişti ve kaybedecek neleri kalmıştı ki?

Dimağına hücum eden, onu ele geçiren düşünceler ile "Zamanı geldi artık!" dedi ve oturduğu yerden doğruldu.

Melek okuldan henüz yeni gelmişti, okulda işler istediği gibi gitmiyordu. Çok stresli görünüyordu. Sınavlardan kötü almış, tamamlaması gereken ödevi başaramamıştı. Öfkeyle odasına geçip, çantasını yatağının üzerine fırlatıp, "Nefret ediyorum!" diye kendince küfürler sarf ederken babası yanına geldi.

Abisi Barış pek evde bulunmazdı. Her zamanki gibi spora gitmiş, oradan da kurduğu küçük iş yerine geçecek, gece uzun saatlere kadar yine çalışacaktı.

Veysel kızının canının sıkkın olduğunu görünce önce biraz sohbet edip, onu rahatlatmanın daha iyi olacağını düşündü. Kelebeğim derdi Melek'e yaşı kaç olursa olsun onun kelebeğiydi Melek,

"Eee Kelebeğim Karadeniz 'de gemilerin mi battı?" dedi.

Melek öfkeli bakışlarını babasına cevirerek  "Karadeniz'i görmedim ki sanki gittim gördüm de gemilerimin battığı kaldı!" dedi birazda sitemli.

Melek genellikle sakin yapıya sahip bir kızdı. Veysel kızını kolay kolay bu derece öfkeli hiç görmediğinden, sürprizini açıklamanın en doğru an olduğuna karar verdi ve  "Görelim o zaman!" deyiverdi.

CANDAN ÖTE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin