CANDAN ÖTE 5.BÖLÜM

284 44 7
                                    

CANDAN ÖTE 5.BÖLÜM

Bakırcılar çarşısı, Almancı pazarı, Tarihi Antep evleri...
Nerelere nerelere gitmişlerdi. Aslında dün daha çok vakitleri olmasına rağmen, yayan olmanın etkisi ile bu kadar gezmemişlerdi.

Melek çok büyülü bulmuştu Gaziantep'i. İstanbul gibi değildi daha hoş bir atmosferi vardı. Sanki kendini çok farklı bir kültüre ve çağlar öncesinde bir zamana gitmiş gibi hissettiyordu.

Melek hayatı boyunca hiç yemediği kadar lezzetli etleri, kebabları, baklavaları yine hem gezdikleri hemde sürekli birseyler atıştırdıkları sırada tatmıştı. Yusuf çok iyi bir rehberdi.

Sohbetleri sırasında Melek tıpkı Helen'e yaptığı gibi Yusuf'u da incelemekten kendini alamıyor, ve bunun farkına bile varmıyordu.
Kenan onun bu dikkatli dikkatli incelemelerinden huzursuz oluyor, dikkatini dağıtmak için sürekli ona seslenip birşeyler söylüyordu.

Akşama kadar gezdiler dolaştıklar, Melek yine her zaman ki gibi her detayı her ayrıntıyı fotoğrafladı. Akşam eve döndüklerinde Kenan son bir kez gözlerinin taa içine bakıp "Hoşçakal Melek benide unutma fotoğrafını çektiğin diğer şeyler gibi!" dedi. Melek makinasını eline aldı ve bir karede Kenan'ın resmini çekti.

"Sen de benimlesin artık Kenan hoşçakal!" dedi ve elini uzattı, bu tokalaşma Kenan'ın hiç bırakmak istemediği elleri son tutuşun bir vedanın tokalaşmasıydı.

Taa yüreğinin ortasına öyle bir acı yürümüştü ki, "gitme!" diye haykırmak istedi.
Eve geldiğinde kendi kendine kızıyor söyleniyordu Kenan

"Aptal demedim sana olmayacak bir hayale kapılma diye! Bak ne oldu işte bugün gidiyor! Belki de onu bir daha ömür boyu göremeyeceksin!"

Gözlerine hücum eden yaşları durdurmaya çalışıyor "Bir de otur ağla da tam olsun!" diye söyleniyordu.

Melek,Yusuf ve Derya eve girdiklerinde yemekler çoktan hazırdı.
Yusuf;
"Hoşgeldiniz amca hoşgeldiniz yenge!" dedi sonrada Veysel ve Hasret'in ellerini öptü.

Kısa bir sohbetin ardından, Veyse "Haydi kızım biran önce yiyelim köye gideceğiz daha!" dedi.

Melek bütün gün o kadar çok şey yemişti ki, oturup yemek yiyebileceğini sanmıyordu. Bakışlarını Yusuf'a çevirdi. Yusuf'tan yardım istercesine bakışlar attı. Yusuf onun tok olduğunu yemek yiyemeceğini anlamıştı.

"Amca aslında biz bugün hem çok gezdik, hem çok yedik unutmuş olamazsın buraların kebablarını!" deyip güldü.

Veysel bu esprili konuşmaya biraz güldü, sonrada yaşadıkları ile ilgili kısa kısa anılar anlatmaya başladı.

Yusuf Melek' in yanına geldi.

"Bizim evin çatısından yıldızlar çok güzel görünür, çıktı mı dün?" diye sordu.

Melek;
"Yoo hayır bilmiyordum ki!" dedi.
Yusuf gülümsedi "Madem yemek yemeyeceksin hava karardı yıldızlar kendini göstermiştir haydi gel bakalım!" dedi.

Evin arkasından dar bir merdivenden çıkılıyordu çatıya. Büyük bir teras gibi üstü açtıktı yere (kilimler serilmişti. Belli ki burayı sık sık kullanıyorlardı. Melek kilimin üzerine oturdu, dizlerini uzattı ellerini yere dayadı, başını kaldırdı ve gökyüzünü izlemeye başladı.
Ağzı hayretle açık kalmıştı,
"Aman Allah'ım bu ne böyle! Nasıl bir güzellik ne kadar büyüleyici! Şayet dün haberim olsaydı böyle bir yerin varlığından bütün gece burada uyuyabilirdim!" dedi.

Yusuf bakışlarını Melek'ten kesmeden "söylemiştim sana!" dedi.

Yusuf hisselerini kolay kolay belli eden biri değildi, ama Melek'ten etkilenmişti. Bilmediği şey ise Melek'in de ondan etkilenmiş olmasıydı. Melek bir kez daha makinasını eline aldı, gökyüzünü çekti sonra, Yusuf'a çevirdi gökyüzünü izleyen Yusuf'u çekti. Yusuf cebinden telefonunu çıkardı. "Senden de bize hatıra kalmasın mı?" dedi ve oda Melek'in fotoğrafını çekti. Melek "Dur öyle olmaz!" deyip ön kameraya çevirip, Yusuf'a biraz daha yaklaştı, ikisinin birden fotoğrafını çekti.

"Bunları bana da gönderir misin?"
Numaranı ver de göndereyim!"
Melek hiç düşünmeden numarasını verdi, Yusuf fotoğrafları onada yolladı.

Yemekler yenilmiş gitme vakitleri gelmişti. Melek valizini topladı, gitmek için aşağı indirdi. Tahsin Yusuf'tan arabanın anahtarını istedi. Fakat Yusuf;
"ben götürürüm!" dedi.

Köye gitmek için Melek, Yusuf annesi ve babası Tahsin, Helen Derya ile sarılıp kucaklaşıp yola çıktılar.

Yusuf bütün gece nöbet tuttup akşama kadarda gezmenin etkisi ile çok yorgundu.

Ama Melek ile biraz daha vakit geçirebilmek istiyordu. Bu yüzden gönüllü olmuştu köye onları götürmeye. Yolda hem sohbet ediyor hem gidiyorlardı.

Kısa bir an sesler kesildi birden çok gürültülü bir sesle şarampole yuvarlandılar.

Yusuf'un gözleri uykusuzluğa yenik düşmüş kapanıvermişti.

CANDAN ÖTE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin