CANDAN ÖTE 3.BÖLÜM

354 56 6
                                    


CAN ÖTE 3.BÖLÜM

Daha dolaşacakları çok yer vardı. Derya kısık bir ses tonuyla "Gidelim mi?" dedi.
Kenan;
"İsterseniz çarşıya beraber gidelim iki kız gitmeyin!" diye atladı.

Melek ne olduğunu anlayamamıştı. Bu konuşma tarzından hoşlanmadığı gibi üstelik bozulmuştu. İki kız gitseler ne olurdu ki?

Ama yinede misafir olduğu için hiç birşey demedi.
Kenan ve Derya ile birlikte konuşa konuşa çarşıya doğru ilerlediler.

Çarşıya girdikleri anda Melek büyülenmiş gibi parlayan gözlerle bakıyordu etrafına. Sanki
tarihi filmlerden fırlamış gibi göz alıcı ve gizemli geliyordu Melek'e, her yere herşeye bakıyor, herşeyin fotoğrafını çekiyor, uzun uzun inceliyordu. Melek gezdikleri yerleri inceliyordu, Kenan ise Melek'in bütün hareketlerini. Ellerini hareket ettirişini, konuşurken kısılan gözlerini, hayrete düştüğünde yüzünün aldığı şekli, gülünce belli belirsiz çıkan gamzesini, ses tonunu her detayı inceliyor, dimağının derinliklerine kazıyordu.

Melek bütün bu duygu geçişlerinden habersiz, sadece geziyor, inceliyor bundan da doyasıya keyif alıyordu.
Hava o kadar sıcaktı ki, nerdeyse kendinin eriyeceğini sanıyordu. Elini alnına götürüp ter damlacıklarını sildi.

"Aman Allah'ım nasıl bir sıcak bu!" dedi ve gülümsedi.

Öylesine sıcacık öylesine içten gülümsediki buraların sıcağına alışık olan Kenan, bu gülümseme ile eriyip bitebilirdi.

Kenan bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Onunla oturup biraz sohbet edebilmek için,
"Haydi gelin şurada birer dondurma yiyelim!" dedi.

Derya ve Melek sıcaktan yanmış olanın verdiği etki ile hemen kabul ettiler bu teklifi.

Kafeterya tarzı küçük ama çok sevimli bir mekandı oturdukları yer. En serin olduğunu düşündükleri bir köşeye oturup, hemen birer dondurma söylediler.

Kenan, Melek'ten gözünü alamıyordu, hislerinin fark edileceğinden endişe duyuyordu üstelik. Çünkü Melek bunun farkına varırsa tedirgin olup gidebilir yada uzaklaşıp araya mesafe koyabilir diye korkuyordu.

Bütün gün birlikte gezdiler çarşının altını üstüne getirdiler, nihayet akşam olmuştu. Melek'in telefonu çalmaya başlamıştı. Arayan babası idi, yemek vakti gelmişti yemekler hazırdı ve onları bekliyorlardı. Hızlı adımlarla eve döndüler.

Kapıdan Kenan ile vedalaşıp, Derya ile hızla eve girdiler. Kenan kendi evine gidene kadar, sanki bir hayal aleminde yürüyordu. Önüne gelen küçük taşları tekmeleyip elinde olmadan kendi kendine sırıtıyordu.

"Kendine gel Kenan boşuna olmayacak bir hayale kapılma!" diyordu öte yandan.

Dili ile böyle söylüyordu, aklıda bu düşünceyi destekliyordu, ama yüreği çoktan kapılmıştı o hayale. Eve varana kadar hep aklındaydı Melek'in elleri, gözleri, sesi..

Ağır adımlarla yürümesine rağmen yol tükenmiş eve gelmişti. Evinin önüne gelince kapıda bir süre oyalandı. Sanki alnında "Kenan Melek'e aşık oldu!" yazıyormuşcasına tedirgin hissediyordu kendini. Bir süre oyalanıp kendini topladıktan sonra, kapının mandalını bastırdı ve evlerinin avlusuna girdi.

Annesi mis gibi tandır ekmeği yapıyordu, hemen onun yanına koşup mis gibi taze, sıcacık tandır ekmeklerinden bir parça kopardı. Sonra üzerindeki kıyafetleri değiştirip kirlililerini üzerine geçirdi. Bir kaç tane büyük baş hayvanları vardı, bakımlarının yapılması, sulanmaları, yemlenmeleri için Kenan'ı bekliyorlardı.  Ağır adımlarla ahıra girdi hem hergün yaptığı işi yaptı, hemde ilk defa yaptığı işten dolayı kendini sefil hissetti.

"Bu halde mi o kızı hayal ediyorum?" diye kendi kendine hayıflandı. O kendiyle çatışırken Melek ve Derya'da çoktan eve girmişlerdi.

Melek ve Derya eve girince Derya direk mutfağa annesine yardım etmeye gitmişti. Sofrayı yine kamelyanın altına sedirlerin ortasına serilmiş hasır halının üstüne kurmuşlardı. Melek ilk defa yer sofrasına oturacaktı. Hemen eline makinasını aldı ve bu sofranın bir kaç kare fotoğrafını çekti. Hiç bir anıyı hiç bir detayı unutmak istemiyordu çünkü.

Yemekte yine geldiklerinde içtiği lezzetli ayrandan koymuşlardı. Çok lezzetli bir bulgur pilavının yanına, kemikli parça etlerden oluşan birde yemek hazırlamışlardı. Melek aslında  yemek yemeye düşkün birisi değildi, fakat yemekler o kadar lezzetli gelmişti ki, tabağında ki pilav tanelerini bile toplayıp yemişti.

Yemekten sonra içilen kahvelerin ardından onlar için hazırlanmış odaya geçtiler. Melek öylesine yorulmuştu ki odaya girer girmez şöyle bir göz gezdirdi. Yere annesi, babası birde Melek için birer döşek serilmişti. İlk defa yer yatağında yatacak olan Melek yine makinasına sarıldı herşeyi her detayı fotoğrafladı. Sonra annesine sarıldı sıkı sıkı,

"Ben şu döşekte yatacağım!" dedi.

Anneside koklayarak Melek'i öptü.

"İstediğin bu olsun deli kız! Haydi yatalım o zaman!" dedi.

Mis gibi tertemiz yataklara yattılar. Yatar yazmada uyudular..

CANDAN ÖTE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin