CANDAN ÖTE 24.BÖLÜM

186 33 5
                                    

CANDAN ÖTE 24.BÖLÜM

Yolda onları kol kola yürürlerken Kenan görmüştü. Melek'in gelmesinde ki mutluluktan çok ikisinin arasında olanlara canı yanmıştı. Yanlarına gidip selam vermeyi düşündü, sonra bunun canını daha çok yakmaktan başka bir işe yaramayacağını bildiği için vazgeçti. Onlarda Kenan'ı farketmemişlerdi zaten. O kadar bir birlerine meftun öylesine kendilerine odaklı aşkla yürüyorlardı ki kimseyi görmüyordu gözleri.

Çeşmenin başına geldiklerinde o gün yaşadıkları canlandı Melek'in gözünde. Yusuf'a da anlattı kısaca o gün olanları. Sedir ağacını gösterdi arılardan oturamayaşından bahsetti, altında bu defa arılar yoktu. İki sevgili yan yana oturdular bir süre. Sonra kalkıp yürümeye devam ettiler.
Evde ise Helen bir yolunu bulup Tahsin'e Yusuf ve Melek'ten bahsetti.

"Bir yolunu bul konuş Veysel ağabey ile çocuklar bizden haber bekliyorlar!"

"Vay be! Nasıl anlamadım ben bu işi, demek dünür olacağız Veysel ağabey ile öyle mi? Hele sen nasibe bak!"

Veysel içeri girince Tahsin ona bakıp,

"Haydi ağabey seninle şöyle bi çıkalım kahvehanede birer kahve içip tavla atalım!"

"Olur kardeşim haydi çıkalım!"

Helen'in uzun zamandır ilk defa yüzü gülmüştü Derya'sı git gideli gülmez olmuştu çünkü. Onlar çıkıp giderken tebessüm ile baktı arkalarından.

Tahsin ve Veysel ise konuşa konuşa kahvehaneye vardılar.
Bir masaya oturup birer orta kahve ve tavla söylediler. Tahsin'de heyecanlanmıştı esasında hiç hazırlıklı olmadığı için söze nereden girsin bilememişti.

Biraz rahatlamak için birer el tavla attılar. Nasıl söyleceğini düşünüp duran Tahsin en sonunda konuşmaya girdi.

"Ağabey samimiyetine güvenerek sana birşey diyeceğim!"

"Buyur kardeşim hayırdır paraya falan ihtiyacın varsa?"

"Yok yok ağabey öyle birsey değil bu!"

"Merak ettim bak şimdi de bakalım!"

"Ağabey benim oğlan senin Melek'e sevdalanmış!"

Veysel uzun uzun duyduklarını anlamaya çalışarak baktı. Onun sessizliğinden endişelen Tahsin kendini savunurcasına,

"Vallahi bende bilmiyordum ağabey!"

"Senin oğlan benim Melek'e öyle mi?"

"Karşılıksız olsa idi hiç karışmazdım bu işe ağabey!"

" Ne yani Melek'te Yusuf'a mı?"

"Bende bugün öğrendim öyleymiş ağabey, telaşımı hoşgör en az senin kadar şaşkınım!"

"Hiç farkında değildim böyle birşeyin!"

"Bende ağabey bende Helen'e söylemişler bize söylesin diye oda benimle konuştu ne dersin benlen dünür olmaya!"

"Ne diyeyim kardeşim bir hayli şaşkınım! Hiç böyle birşey beklemiyordum! Lakin Yusuf saygılı, efendi, çalışkan bir çocuk onlar böyle bir karar almışlarsa! Ben yine de akşam Meleğimlede küçük kelebeğimlede bir  konuşayım!"

"Tamam ağabey sen nasıl dersen nasıl uygun görürsen öyle olsun! Haydi o zaman tavlamızı oynayalım ağabey!"

Konuyu konuşup kapatınca Tahsin üzerinden büyük bir yük atmıştı. Veysel ise halen şaşkındı. Zarlara uzandı ve oyuna geri döndüler.

Aşıklar bu defa daha başka bir gözle gezmişlerdi çarşıda, aşık olunca bildiği yerler bile başka görünüyordu Yusuf'a. Sanki daha önce bu kadar güzel değilmişte buralar, şimdi bir anlam kazanmış gibiydi. Melek ise bir rüyanın içinde gibi hissediyordu kendini. El ele kol kola gezmişlerdi bu defa daha önce gezdikleri yerleri bütün gün. Sonra yine kol kola bir birlerinin gözünün içine bakarak döndüler eve.

Kapıdan girdiklerinde kamelyanın altında sedirlerde oturuyorlardı aileleri.
Veysel kızını görünce
"Gel!" dedi ayağa kalktı içeri doğru yürüdü.
Birlikte babasının yattığı odaya geçtiler. Veysel ilk defa böyle bir konuşma yapacaktı kızıyla;

"Kızım bugün Tahsin amcan konuştu benimle, Yusuf ile senin aranda birşeyler varmış doğru mu?"

Melek çok utanmıştı bu soru karşısında.
Boğazının kuruduğunu hissediyordu üstelikte yüzü kızarmıştı. Başını önüne eğdi.

"Evet baba!"

" Tahsin amcan seni benden istedi. Ne diyeyim peki?"

"Sen bilirsin baba!"

"Eh iyi o vakit ben bileceksem, hele Barış'ta gelsinde birde onunla konuşalım! Haydi kalk sen sofraya yardım et bende kamelyanın altına geçeyim!"

Onlar baba kız içeride konuşurken, Tahsin'de kahvehanede Veysel ile konuştuklarını, Melek'i istediğini söylemişti Yusuf'a.

Yusuf heyecanla bekliyordu gelecek cevabı. Veysel yerine oturdu hafif eğilip sessiz bir ses tonuyla Tahsin'e;

"Barış gelsinde bi bakarız kardeşim!" dedi.

Tahsin dönüp Yusuf'a gülümseyip göz kırptı.

CANDAN ÖTE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin