'İçim, dışım hep oydu..'
Sebebini anlayamadığım o kadar çok şey oluyordu ki son zamanlarda, artık olayların akışına yetişemiyordum. Bazen devrelerim yanıyordu ve asla bilmediğim bir dili konuşuyor, anlayabiliyor ve hatta başka bir zaman dilimine ait sahte olduğunu düşündüğüm anılar hatırlıyordum. Bu anılar rüya gibi, halisülasyon gibiydi. Kimi zaman uyuyorken kimi zaman uyanıkken görüyordum. İçine düştüğüm bu amansız kargaşa ile boğuşurken ufak bir nefes çektim içime. Boynuma değen ıslak soğuk bez parçasıyla sızlandım.
"Gidip o ihtiyarı saklandığı delikten çıkaracağım ve kafasını koparacağım!"
Hırıltılı sesi henüz üstünden atamadığı sinirini bir kez daha hatırlatmıştı. Yumuşak bir tonda mırıldanıp sakinleşmesini umdum.
"Bu yaşlı adam bizim hakkımızda bizden daha fazla şey biliyor Âires.. Ona hiç güvenmesem de gidip bir dinlesek ya diyeceklerini?"
Boynumda ki kesikten akan kanları temizlerken kaşlarını çattı herzamanki gibi.
"Sen gelmiyorsun Mira! Ben tek gideceğim."
Söylediği şeye karşı bu kez kaşlarını çatan ben olmuştum. Bensiz gitmesine izin vermezdim tabiki de!
"Hayır! Tek başına gidemezsin Âires! O manyak ihtiyar sana zarar verebilir! Buna izin veremem!"
Kaşları alayla havalandığında boynuma değdirdiği bezi geri çekti. Ben kendi cüsseme bakmadan onu koruma işine soyunuyordum, ve bu da onun komiğine gitmişti anlaşılan.
"Beni mi korumaya çalışıyorsun yani dealan-dè beag?"
(minik kelebek)
Utançla gözlerimi kaçırsam da huysuzca söylemekten kendimi alıkoyamadım.
"Olamaz mı? Bir kere ben çok güzel dövüşürüm ama yaşlı insanlara el kaldırmak ayıp olduğu için karşılık vermedim bugün! Yani beni küçük görme sakın!"
Koltuğun üstünde bağdaş kurmuş bir halde oturuyordum ki bacaklarımdan tutup kendine doğru çektiğinde bedenim kolaylıkla onun tarafına kaydı. Dudaklarını hiç çekinmeden boynumda ki ince kesiğe değdirip ufak bir buse kondurduğunda gözlerim kapandı kendiliğinden. Nasıl da rahat dokunuyordu öyle.. Sanki ona aitmiş gibi sahipleniyordu tenimi. En kötüsü ise, karşı koyamıyor oluşumdu. Karşı koymak istemiyor oluşumdu daha doğrusu..
"Şimdi de benim korucu meleğim mi oldun yani? Onur duydum gerçekten.."
Son derece keyif aldığını belli eden sesinin yanı sıra konuştukça boynuma dokunan dudakları ve kesiği tatlı tatlı sızlatan sıcak nefesi ile ufak bir iç çektim. Evet, içimde ona karşı tarifsiz bir koruma içgüdüsü vardı. Ben kendini bile koruyamayan biriyken, ona karşı neden böyle hissediyordum gerçekten hiçbir fikrim yok. Boynumdan derin bir nefes çektiğini duyumsadığımda gözlerimi açıp utançla alt dudağımı ısırdım.
"Dağlarda yetişen nadir yaban çiçekleri gibi kokuyorsun.. Kokun bana evimi hatırlatıyor.."
Bin yıl öncesinde bile kalsa, insan evinin kokusunu unutmuyormuş demek ki. Her ne olursa olsun, benden daha şanslıydı. Benim kokusunu duyumsayacağım bir yuvam olmamıştı hiçbir zaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂİRES'İN UYANIŞI
FantasyYeri göğü inleten kükreyiş bütün vücudumun korkuyla titremesine neden olmuştu. Ellerimle kulaklarımı kapatıp gözlerimi yumdum sımsıkı. Dudaklarımın arasından kaçan hıçkırığın ardından aniden kıyamet sona erdi. Şimdiyse duyduğum tek şey kendi nefes a...