10 - CRİOSTA (4)

755 60 13
                                    

Zihnimde dönüp duran müziği susturmak çok güç geliyordu şu anda. Üstelik kraliçenin karşısındayken bu kadar dikkatimin dağınık olması da hiç hoş değildi, ama ne yapabilirim ki? Aklım hâlâ bir kaç saat önce Âires ile herkesin içinde dans ettiğimiz andaydı.

"Elin nasıl oldu?"

Hoş sesinin altında yatan üzüntü ile eldivenin altında ki elime baktım. İyiydi, bundan daha kötülerine katlanmıştım.

"Bir süre yay tutamayacağım galiba, ama sorun değil. İyileşmeye başladı bile.."

Yanımda okum olmadığında kendimi ciddi anlamda yalnız ve eksik hissediyordum. O boşluğu kılıcım ile doldurmaya çalışsam da yayımın yeri bende her zaman ayrıydı. Kraliçe ela gözleriyle sabahtan beri yaptığı gibi bir kez daha süzdü üstümü. Ne kadar güzel göründüğümü dile getirmişti zaten bir kaç kere. Aklına gelen şeyle heyecanla atıldı ve elinde ki porselen bardağı kenara koydu.

"Ah! Neredeyse unutuyordum! Bir kaç gün sonra doğum günümü kutlayacağız Kelebek, halk bu tarz şenlikleri sevdiği için saray olarak bir eğlence düzenleyeceğiz. Kent merkezinde olacak."

Heyecanla gözlerim parlarken elimde ki papatya çayını kenara itip merakla sordum.

"Bu harika kraliçem! Kaç yaşınıza gireceksiniz?"

Dudaklarından bir kaç mırıltı çıkarttı kafasında ufak hesaplamasını yaparken.

"Sanırım 1540 olması gerekiyor.."

Duyduğum şey karşısında tükürüğüm boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Aman tanrım! Hem nefesim ciğerlerime yetmiyorken hemde zihnim bu rakamı doğru duyup duymadığımı algılamaya çalışırken can veriyordum az kalsın. Kraliçe panikle yerinden kalkıp önüme bir bardak su uzatınca bekletmeden alıp ufak bir yudum içtim. Kendimi toparlayıp konuşmaya çalıştım.

"Üzgünüm.. Biraz şaşırdım da.."

Onun keyifli kahkahası havaya karışıp sarayın duvarlarında yankılanırken yanaklarım utançla kızardı. Hayatımda ilk defa bu kadar uzun yaşayan insan görmüştüm, gerçi o yeri ejder yarı insan olduğu için şaşırmamam gerekiyordu ama elimde değildi işte. Acaba Âires kaç yaşındaydı?

"Sanırım sen henüz yirmilerindesin?"

Başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu. Onun karşısında bebek bile sayılırdım! Yanıma oturup elimi tuttuğunda ona çevirdim bakışlarımı.

"Bizler normal insanlardan daha farklı bir yapıya sahibiz güzel kızım. Bunu zaten biliyorsun sende."

Başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım onu. Elbette ki biliyordum.

"Peki tanrının bize bahşettiği bu fiziksel özelliğin paylaşılabilir olduğunu biliyor muydun?"

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken bu kez başımı sağa sola salladım. Bunu gerçekten de hiç bilmiyordum. Gözleri yüzümde dolaşırken elleri saçlarımı buldu ve nazikçe okşayıp daha alçak bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Tarih boyunca ejder kanı bir çok amansız hastalığa şifa, çaresiz derde deva ve hatta uzun bir yaşam için iksir olarak kullanılmıştır.."

Bu da ne demekti? Kanları büyülü falan mıydı yani? Ben sessizce onu dinlerken o devam etti.

"Fakat bu sadece dişi ejderlerin kanı için geçerli. Erkeklerin bir çoğuna liderlik vasfı yüklenir ve bu doğuştan gelen bir sorumluluktur ancak biz kadınlara şifa dağıtmak düşüyor."

Vay canına. Hiç şüphesiz çok etkileyici yaratıklardı. Neden bütün insanlığın üstünde olduklarını şimdi daha iyi anlamıştım. Aklıma takılan şeyi sormadan edemedim.

ÂİRES'İN UYANIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin