21- ÖLÜ HİSLER

103 18 8
                                    

'Can sağ olsa ne yazar, ruhum öldükten sonra..'

Titrek bir ışık, cılız rüzgar, derin bir boşluk..

Şu an zihnimin yarattığı bu zalim atmosfer bundan ibaretti işte.

Rionnag ile verdiğim mücadelenin yenilgisi üstünden 1 buçuk saat geçmişti. Hiç durmaksızın 180 hız ile giden aracın içinde ki karmaşık gürültü sadece ayık kalmam için işe yarıyordu hepsi bu. Ne zaman bilincim kapanacak gibi olsa, vücudumda ki cam parçalarını hareket ettirip canımı yakarak anlık olarak ayılmamı sağlıyorlardı. Bulanık görüyor olsam da arabaya yayılan kanın kokusu midemi daha çok bulandırıyordu artık.

"Bir kez daha canını yakarsan seni kendi ellerimle öldürürüm Sgotach!"

Âires çıldırmış gibiydi ve ne zaman beni uyandırmak için bana dokunsa Sgotach'a gürleyip duruyordu. Sgotach çaresiz bir ifadeyle karşılık verdi.

"Onun canını yakmayı bende istemiyorum! Ama bilinci kapanırsa ölecek! Vücudunda kan kalmadı neredeyse bir şey yapmamız gerekiyor artık!"

Dışarıda ki fırtına yüzünden arabanın camlarına çarpan taş toprak ve kopan ağaç parçaları ilerlememizi engelliyordu üstelik orman yolunun engebeli zemini yüzünden hızımızı da düşürmek zorunda kalıyorduk.

Dışarıda uğuldayan rüzgarın uğursuz çığlığını kulak ardı etmeye çalışırken Âires nefretle bağırdı.

"Daha hızlı sür artık şu lanet arabayı ihtiyar!"

Sol kolumu hissetmiyordum neredeyse. Mosmor olmuştu ve morluk dirseğime kadar yükseliyordu her dakika. Sırtımda ki ateş kadar yakıcı parça ise her sarsıntıda göğüs kafesine kadar girmiş gibi acıtıyordu. Organlarıma girmesi an meselesiydi sanki. Araba aniden sarsıldığında yerimizden zıpladık fakat Âires hızla üstüme kapanıp cam parçalarının hiçbir yere çarpmaması için bir kalkan gibi korudu bedenimi.

"Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin! Lastik patladı galiba! Yada çukura falan da saplanmış olabiliriz.. Araba ilerlemiyor!"

Profesörün panik dolu sesi küçük alanda yankı yaptı. Şans ne zaman yüzüme gülmüştü ki zaten.. Sgotach büyük bir küfür savurup hızla arabadan indi. Bir kaç saniyenin ardından arabanın arka kısmı havaya doğru kalktığında işaret göstergeleri hızla uyarı vermeye başladı. Profesör hemen kornaya abanıp arkaya doğru bağırdı.

"Dur, dur, dur! Arabaya zarar veriyorsun! Yola devam edemeyiz yoksa indir aşağı hemen!"

Araba havalandığı noktadan tekrar aşağı indiğinde şiddetle sarsıldık. Acıyla inleyip gözlerimi açmaya çalıştım. Dayanamıyordum artık bu işkenceye. Tam bir buçuk saattir kıvranıp duruyordum. Dudaklarımı aralayıp zar zor mırıldandım.

"Birşey yap lütfen.."

Bir kez daha göğsü hiddetle yükselirken gözlerinin ardında ki öfke, cehennem azabı gibi ürkütücü görünüyordu. Sıcak eliyle yüzümü okşayıp alnımdan öptü ve vücudumu bir kağıt parçası gibiymiş gibi rahatlıkla üstünden kaldırıp dikkatlice yan koltuğa yerleştirdi.

"Sakın kımıldama Kelebeğim, sorunu çözüp geleceğim ve biz sifacının yanına gidip seni iyileştireceğiz tamam mı?"

ÂİRES'İN UYANIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin