07.09.2024
GünümüzElim toprağın üzerinde gezerken soğuk ciğerlerime işliyordu. Beş gün sonra tam
3 yıl olacaktı. Dört yıl oldu ama canım hala yanıyordu. Özlüyordum, özlüyordum işte. O görevdeyken onu beklemeyi bile özlüyordum.
Bir gün şehit olabilirdik. O da, ben de bunu kabullenmiştik, bu kadar erken olmasını beklemiyordum. Sanki daha zamanımız varmış gibi geliyordu. Sanki ona daha çok sarılabilirmişim gibi geliyordu. Bir elim toprağın üzerindeyken diğer elim karnıma gitti.Aynı gün bebeğimizi de kaybetmiştim.
Ne bebeğimizi ne de onu koruyabilmiştim.
İkisi de elimden kayıp giderken onlara yetişememiştim. Kapıyı açtığı an gözümün önünden bi türlü gitmiyordu. Elinde bebek patikleriyle bana geleceğini sanıyordum. O ise hain bir tuzakla şehit düşmüştü. Biz askerdik, hava da ya da kara da fark etmezdi. Hepimiz birer askerdik. Düşmanımız çoktu, bu yüzden yüzümüzü birbirimize bile açmazdık, biz hep kim olduğumuzu saklardık. Dosyayı araştıran polisler onun yüzünü bilen, onun hangi tim de olduğunu bilen, o an nerede ne yaptığını bilen birinin tuzağı olabileceğini söylemişti.Şüpheli listesinin başında ben vardım.
Nişanlıma ihanet etmekten defalarca sorgulandım..Beni göğüsüne yaslanıp yıllarımı geçirmek istediğim adama ihanet etmekle suçladılar. Üç yıl önce kalbimin üzerinde oluşan ağırlık her nefes aldığımda göğüs kafesime batıyordu. Acım ruhumla sınırlı değildi. Bedenim acımı taşıyamıyordu, bir şekil de tepki veriyordu. Zaman hiçbir şeye alıştırmıyordu, içime gizlemeye çalıştığım boşluk her geçen gün beni daha da karanlığa itiyordu. Aynaya bakamıyordum, acı çeken halimi görmek istemiyordum. Bitmiş bir halde olduğumun farkındaydım ama bakamazdım. Artık insanların gözünün içine bakamıyordum. Bugüne kadar binlerce vatandaşı kurtarmış olabilirdim ama kendi canlarımı kurtaramamıştım. Her gün yanına gidebilmek için yalvarıyordum bunu kendim yapamayacak kadar korkaktım.
"Eğer sana ne kadar ihtiyacım olduğunu bilseydin, bana kızardın. Seni ne kadar özlediğimi bilseydin, bana kızardın. Eğer oralarda bir yerde yaşıyor olsaydın, ucunda ölecek olsan bile yanıma gelirdin."
Elimdeki papatyayı düzelttiğim toprağın üzerine bıraktım. Onu ziyarete her geldiğim de bir papatya getiriyordum. Çiçekleri koparmayı sevmezdim ama kopmuş olanı onun mezarına bırakmayı ihmal etmezdim.
"Ben bir haftalık görev de olacağım, belki daha fazla sürer bilemiyorum. Gitmeden sana gelmek istedim Baran."
Gözlerim doldu. Mezar taşında şöyle yazıyordu.
Şehit Asker Ateşe
D: 23.10.1996
Ö: 12.09.2021Ateşe onun lakabıydı. Hiç bir askerin şehit olsalar dahi adı açık verilmezdi. Şehitlerinin nerede yattığını sadece en yakınlarından üç kişi ve timi bilirdi.
Kim olduğu bilinmemesine rağmen şehitlerin cenazesi kalabalık olurdu.
Ülkemizde şehitlere ve şehit yakınlarına hürmet ve saygı gösterilirdi. Çünkü onlar
savaş, vatandaşları bulmasın, sınır dışında olan savaşlar ülkemize sıçramasın diye canlarını ortaya koyanlardı."Havadan saldırılar artmaya başladı, hatta Yaman'a göre uzun bir süre karada görev çıkmayacak, havaya ve denize daha çok yüklenecekler. Hepimiz görevlerimizi yerine getiriyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜMA (ara verildi)
General FictionBen savaş uçağı pilotu Hüma, bu hikayede yaşanan olaylar tesadüf değil. Tesadüf değildi, yaşadıklarım tesadüf değildi. Çektiğim hiçbir acı, döktüğüm göz yaşı, attığım çığlık, hissettiğim yalnızlık tesadüf değildi. Unuttuğum o iki yıl her ne yaşandıy...