11. Bölüm

4.5K 399 71
                                    

Bir hafta sonra cuma günü akşam saatlerinde Dexter ile salondaydım. Şömineyi ona yaktırtmıştım ve sonra bırakmak istememiştim. Evin içinde hapis gibi geçen günlerimde ancak Olivia sayesinde delirmeden yaşayabiliyordum. Bir başkasını daha görmüş olmak, o kişi Dexter olsa bile, heyecan verici oluyordu.

Salondaki küçük sehpaya karşılıklı oturmuştuk ve satranç takımını aramıza koymuştuk. Bir aydır evde olduğum süre boyunca Dexter'ın ağzından tek kelime bile duymadığım için onu dilsiz sanmaya başlamıştım fakat yarım saat önce ona kahve yaptığım için bana teşekkür etmişti. İki kelime; teşekkürler Laura. Babamın uyuşturucudan öldüğünü duymam bile beni bu kadar şaşırtmamıştı.

Tırnağımı dişime vurarak önümdeki taşlara hepsi beni öldürecekmiş gibi bakıyordum, zaten ölüyordum. On dakikadır aynı pozisyonda, kamburum çıkmış bir şekilde düşündüğüm için Dexter kendisini arkaya atıp oflamıştı. Sonunda hamle yaptım, o da hiç düşünmeden sıradaki hamleyi yaptı ve "Şah," dedi.

Kısık ve çirkin gözlerle ona baktım. "Üçüncü kelimen bu olmamalıydı koca adam." dedim, elimdeki fili ileri sürdüm.

Dexter tahtaya bakarken dudaklarını birbirine bastırdı ve kendisini küçücük taburede geriye attı. Omzunu kaldırıp indirdikten sonra "Mat." dedi, taşımı devirdi.

Göremediğim hamle yüzünden yüzüm iyice düştü. "Hile yaptın."

"Yapmadım."

"Yaptın." derken onun şahını devirdim ve somurtan şekilde arkama yaslandım. Bu sırada Olivia'nın sesi salona kadar ulaştı. Gözlerimi Dexter'a kitlemiştim ve bağırıyordum. "Ben kahve yapmaya gittiğimde bir iki şeyle oynadın, değil mi? Bu kadar kolay olamazdı. Sen hile yapıyorsun."

"Satranç oynuyoruz Laura." dedi.

Kısık gözlerle "Sen bana aptal mı dedin?" diye sorduğumda eğlendiğini asla çaktırmadan suratı gerildi, gördüğüm hoşuma gitti ve kıkırdadım.

"Düşünmeden oynuyorsun."

"Düşünüyorum." dedim sonra ilk hamlelerim aklıma geldi. "Risk alıyorum." diye düzelttim.

Dexter gülerken omuzları sallanıyordu ama kapının hızlıca açılması onu durdurdu. King içeri girdiği an beni gördü, sonra bakışları şoförüne, oradan da aramızdaki sehpaya kaydı. Ne yaptığımızı incelerken kaşını kaldırdı ve benimle tekrar göz göze geldi. Dexter bu sırada ayağa fırladı. "Bay King," dedi üzerini düzeltip. King bugün kendi arabasıyla gittiği için Dexter bütün sabah boş kalmıştı, ben de yalnızlığımı onunla kapatmaya çalışmıştım.

King sehpayı önüne alıp durdu, altın olduğunu düşündüğüm satranç takımından gözlerini çekemiyordu. Yanımızdaki sandalyenin üstüne koyduğumuz bardaklara da dikkat etti. Onu umursamadı.

Dexter'a "Bunu saymıyorum." dedim ama tamamen gururdandı, bir daha satranç oynamayacaktım. Sonra King'e başımı eğip döndüm. "Onu ben çağırdım, Dexter konuşabiliyormuş. Bunu da öğrenmiş oldum."

Dexter onaylamaya ihtiyacı varmış gibi başını eğdi.

Ceketinin önünü tutarak "Bir emriniz var mı Bay King?" diye sordu.

King hala şaşkın bakan gözlerini ona çevirdi, sanırım beni şoförüyle satranç oynarken göreceğini düşünmemişti. "Hayır." dedi sadece.

Dexter başını eğdi ve çıkmadan önce bana "Teşekkür ederim Bayan Patrick." dedi, arkasını dönüp gitti.

King ile baş başa kaldığımda içimi her zamanki gibi bir huzursuzluk kapladı. Gevşettiği yakasından boynuna gözlerim kaydı, ellerimi orada gezdirdiğim gün aklıma yıldırım gibi düştü ve yine parmaklarım titredi. Malikanedeki kokteylden sonra ne o ne de ben yaşananlardan konuşmuştuk, konuşulacak bir şey de yoktu. Anlık bir içgüdü ancak bu kadar berbat olabilirdi diye düşünüyordum. King her zamanki gibi davranıyor, karakterinden ödün vermiyordu ve aynısını kendim için de söyleyebilirdim. Tek fark, o her zamanki gibi görünmeye kendisini zorlamıyordu, ben ise arada sırada kalakalıyordum.

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin