Oyun

5. Bölüm

Pijamalarımı değiştirmeye zahmet bile etmeden aşağıya indim. King aynı yerinde oturuyordu, kapıda beni gördüğünde bir anlığına telefonundan gözlerini kaldırmıştı. Altımdaki bol eşofmana, üstümdeki tişörte ve tokanın çevresinde düğüm olmuş saçlarıma baktı ve önüne geri döndü.

Ayaklarımı yere vura vura ilerledim, yanına oturdum. Elime kaşık alıp önümdeki mısır gevreğiyle oynamaya başladım, hışırtılar çıkardığım için beni izliyordu. Masaya hızlıca göz attım. O pek bir şey yemediği halde masa sürekli dolu oluyordu. Bir tane zeytini mısır gevreğinin içine atıp süt dolu kaşıkla aldığımda yüzünü ekşiterek bana baktı, ben de onu izleyerek çiğnedim.

"Günaydın, Bay Drake." dedim ağzımdaki çekirdekle oynarken.

Portakal suyuna uzandım, onu umursamadan kahvaltımı edecektim fakat telefondan bir şeyler okurken konuşunca kahvaltı istediğim şekilde ilerlemedi. "Lexi aradı." dedi sanki dün aramızda hiçbir şey geçmemiş gibi. Benim gibi davranıyordu. "Seni sordu."

"Bana olan aşkını nasıl anlattın?"

"Hakkımda ne düşünüyorsan onun tam tersini Lexi'ye söyledim."

Dudaklarımı büzüp başımı birkaç kere salladım. "O zaman bana sevginden ölecek kadar aşık olduğunu düşünüyor olmalı. Eğer gerçekten tam tersini söylemeyi başardıysan."

Kötü bir şekilde tebessüm etti. "Aynısı senin için de geçerli küçük cadı." Masanın üzerine doğru eğildi. "Onunla tanıştığında bu şekilde konuşmasan iyi olur Laura. Unutma."

Koca bir kaşığı ağzıma sokarken onaylar gibi başımı sallıyordum. "Elli bin istiyorum." dedim. "Belki o zaman biraz daha çekilebilir olursun King."

Aynı küçümseyici bakışı takındı. "Sessiz kalacaksan yanına iki sıfır daha koyabilirsin."

"Bu şekilde susturamazsın."

"Şansımı denedim." Tekrar arkasına yaslandığında rahatladım ama gerildiğimin farkında bile değildim. "Dün gece başına bela aldığını söylediğinde her kelimesinde haklıydın. Aynısını geçerli kılacağını da görebilirim. Eğer çocuk gibi mızmızlanacaksan Olivia sana destek olacaktır."

Kaşığı sertçe bıraktım. "Beni zorlama. Yirmi yaşındaki birisinin yaşayacağı her şeyi yaşadım, senin yaşamadıkların da buna dahil!"

"O zaman zırlamayı bırak. Ağlıyor gibi konuşuyorsun ve bu sinirimi bozmaya başladı."

Öfkeyle telefonunu tekrar kaldırdı ve okuduklarına gözlerini devirdi. Hakkımızda çıkan haberlere baktığını sanmıyordum, işle ilgili olmalıydı. Ne yaptığına dair de bir fikrim yoktu, sadece gördüğüm birçok şeyin onun olduğunu biliyordum. Kahvesinden bir yudum almadan önce gömleğinin düzgünce iliklenmiş kollarını açtı ve sıcak basmış gibi yukarı çekti. O zaman geçen gün göğsünde gördüğüm dövmenin gerçek olduğunu fark ettim. Sağ bileğine kadar uzanan bir dövmesi vardı.

Kahvaltımı ağır şekilde etmeye devam ettim. Sonunda telefonunu masaya vurdu ve bakışlarını bana kaldırdı. "Akşam döndüğümde burada olacaksın."

"Burası bir hapishane değil mi zaten? Nerede olabilirim ki?" dedim alaycı bir biçimde.

"Yemekten bahsediyorum Laura." dedi gömleğinin düğmelerini iliklemek için doğruldu. Aynı anda telefonu çalmaya başladı ve aynı anda bakışlarımızı aşağı eğdik. Angela adını gördüğümde kaşlarım çatıldı. King yan tuşa basarak telefonu sessize aldı ve cebine attı.

Kalkacağı sırada onun bileğine yapıştım ve elektrik yemiş gibi onu durdurdum. Göz göze kaldık. "Arkadaşıma senin anlatmamı istediğin hikayeyi anlattım. Seninle yattım, deli gibi aşık oldum. Paranla beni etkileyemeyeceğini bildiği için seni gerçekten sevdiğime inanıyor. Eğer o kadınla görünürsen seni terk edeceğimi bilir ve ben gitmezsem o bana gelir. Sadece uyarıyorum, ne yapacaksan bunu karanlıkta yap."