18. Bölüm

4.6K 388 48
                                    

Benim için ayrılmış odada ileri geri yapıyordum, süremin gelmesini bekliyordum. Kolumdaki zarif saate hızlıca baktım, on beş dakikaya sahnede olacaktım. Stefan'ı çoktan görmüştüm ve şimdi Shannon'ı bekliyordu, direkt olarak odama geleceklerdi. Shannon işten izin almak zorunda kaldığı için ancak yetişebiliyordu çünkü davet öğleden sonra gerçekleşmişti, akşama kadar sürecekti ama bizler sonunu göremeyecektik.

King bana iki kere sahneden inmemin ardından hemen gideceğimizi söylemişti. Malikaneye geçecektik, Elena ve Lexi bizi yemek için bekleyecekti ve duyuru yapacağımız için King kesinlikle geç kalmak istemiyordu. Ona karşı çıkmamıştım çünkü o bana bir adım atmıştı, aynısını benden de bekleyecekti ve ilk defa kendime zıt olarak onunla ortak noktada buluşabilmiştim, itiraz etmemiştim. Shannon'ı daha çok görmeyi ummuştum ama geç kaldığı için elimden bir şey gelmiyordu. Ancak bunun son olmayacağını da yine King'den duymuştum. Zannar yakalanmamış olsa bile beni Shannon'ın yanına kendisi götürecekti. Arkasından takip eden Batman kılıklıları da görmezden gelecektim.

Kapı açılınca yürümeyi kestim ve hızlıca arkamı döndüm. Shannon'ın beni görünce gülümsemesi yayıldı, hemen arkasında da Stefan duruyordu. "Ah!" diye gürledi. "Sonunda!" Bağırarak içeri daldı ve kollarını çevreme doladı. Stefan kapıyı kapatıp bizi uzaktan izlemeye başlamıştı. Shannon boğucu bir şekilde sarılmayı bıraktı ve omuzlarımdan tutup beni karşısına çekti. Kahverengi saçlarını ensesinden topuz yapmıştı, üzerinde siyah bir elbise vardı, çok şık görünüyordu.

Onu süzerken kıkırdadım. "Seni kapan erkek yaşadı. Şu haline bak!" derken onu bir tur çevirdim, Stefan ise gözlerini devirdi.

Döndükten sonra o beni inceledi. Yukarıdan saçımı topuz yapmıştım, aralardan buklelerim çıkıyordu, kulağımda ise kocaman sallantılı küpeler vardı. Elbisemden ayakkabıma kadar inceledi. "Asıl sen haline bak." Ellerimi tuttu. "Seni neredeyse üç aydır göremediğime inanamıyorum Laura." Ellerimi bıraktı ve geriye doğru isyankar bir şekilde gitti. "Seni köpek gibi özledim!"

Tam konuşacağım sırada Stefan araya girdi. "Kendini hatırla." diye mırıldandığında Shannon kısık gözlerle ona baktı. Onlar aynı eve yerleştiğinde beş günde bir ziyarete giderdim, bazen de Shannon aramayı unuturdu ama sadece ilk bir ay ihmal etmişti, sonra her şey eskisine dönmüştü.

"Özür dilerim Shannon." dedim mahcup bir şekilde. "Biliyorum, gelmeliydim." Yalan söylemek problem değildi ama King yüzünden şimdi ona hiç yapmadığım kadar yalan atmak zorundaydım. "King evine misafir almıyor ve evi... çok uzakta." Bunlar ona tamamen saçma geldiği için yüzünü ekşitti, ben de hızlıca başka şeyler gevelemeye başladım. "Tamam! Bahane üretmeyeceğim. Eve benim için erken geliyordu, ben de ona çıkmam gerekiyor diyemedim. Zaten hep sinirli, yatıştığı tek an benim evde olduğum anlar. Çıkamadım, istedim ama fırsat bulamadım. Zaman yaratamamak ise benim suçum." Shannon ikna olup olmamak arasında gidip geliyordu.

Bir şey diyemedi, ağzı açık kaldı, lafları dolandırdı. "Ne desem bilemedim, kızamıyorum da... seni böyle görmedim." Telefonda konuştuklarımız aklından geçti. Çok düşkünüm, gözüm ondan başkasını görmüyor, ilk defa böyle hissediyorum diye sürekli yalan söylemiştim. Ne yaşadığımı tahmin ettiği için anlayışla karşılıyordu, kırıldığını da hissetmiyordum.

Ofladı. "Neyse..." deyip sandalyeme uzandı ve çekip oturdu. Ben de masanın üstüne çıktım. Stefan ise rahat bir şekilde arkasına yaslandı, saati kontrol edip duruyordu. "nerede şu Bay King?" dedi kapalı kapıya bakarak.

"King şu an dışarıda. Onu ben de bir saattir görmüyorum, işlerini hallediyor. Sanırım yarım saate gelir." Sonra sahnenin ardından gitmem gerektiğini söyledim, onunla vakit geçiremeyeceğim için dudak büzdü ama pek önemsemedi.

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin