Bir hafta geçmişti ve geçirdiğim günlerde King evde değildi. Aynı sınırlar içerisinde olduğumuzu bile sanmıyordum ama onu hiç sormamıştım ve sıkıcı saatlerimin hepsini film izleyerek, kitap okuyarak veya villada gezinerek öldürmüştüm.
Arabada parıltılı elbisemi çekiştirip dururken bir yandan da o ne yapıyor diye bakıyordum. Geldiği gün beni yemeğe çıkarmıştı, yine birkaç poz vermiştik ve şimdi mutlu yemeğimizin bitimindeydik. Kapısından içeri adım bile atamayacağım mekanları onunla çıktığımda sürekli görecektim fakat ilgimi hiçbir şekilde çekmiyordu, King de bunun farkındaydı.
Tepede kalan, etleriyle meşhur olan ve aylar öncesinden yer ayırtmayı gerektiren bir mekandan çıktıktan sonra yolda durup dondurma istediğimi söylediğimde bana karşı çıkmamıştı ve hatta görünecek olmak hoşuna gitmişti. Benim için dondurma alırken ilk önce üzerimdeki ışıltılı elbiseyle ve sonra onunla dikkat çekmiştim fakat işimizi çabucak halledip arabaya geri binmiştik.
Külahın son parçasını ağzıma atıp ellerimi birbirine vurarak temizledim. King çıkardığım seslerden dolayı bana döndü. "Bu soğukta..." diye homurdandı.
Ağzımdakini kütür kütür çiğnerken "Sesime iyi geliyor." dedim. Sonra unutmuş gibi parmağımı kaldırdım. "Kullanamadığım sesime."
Bana cevap vermeden önüne döndü. Dışarıyı izlerken kısacık saçlarında elini gezdirdi. Sokağın canlı ışıklarının sert mizaçlı yüzüne vurmasını seyrettim. Çözemediğim bir çekiciliği vardı. Yakışıklı olmasından kaynaklı değildi, belki de farkında olduğu için bu kadar ilgi çekici görünüyordu. Ama yan yana kaldıkça kendisine baktırtan şeyin görünüşü değil, duruşu olduğunu fark ediyordum.
Telefonu çalınca dışarıyı izlemeyi kesti, ben de onu bir dakikadır göz kırpmadan izlediğimin farkına vardım. Hızlıca önüme döndüm ama hareketlerini takip ediyordum. Gece saat on bir olmuştu ve King eve geldiğinde aramaların birçoğuna cevap vermezdi. Kravatını çıkardığı an iş ile ilgili birçok şeyle ilgilenmiyordu, ölüm kalım meselesi olmadıkça onu aramadıklarına inanıyordum.
Telefon elinde çalmaya devam edince neden hala açmadığını görmek için başımı çevirdim, o da aynı anda bana baktı. Parmaklarını dudaklarına götürüp susmamı işaret etti, zaten gıkım çıkmıyordu. Kulağına götürdüğünde "Blake," diye sevecenlikten uzak bir sesle yanıtladı. Dinlerken kaşlarını çatmasını izledim ve sonra benim vereceğim bir tepki gibi duyduklarından nefret eder gibi başını salladı lakin sözleri umursuyor gibi çıkıyordu. "Lafı olmaz." dedi, güldü. Sonra bana baktı, onu dinlemeye devam etti. O kadar kötü ve beni istemiyormuş gibi göründü ki kapıya yapıştım. "Yirmi dakika."
Telefonu kapatınca kaşlarımı tepeye kaldırdım. "Bir yere mi gidiyoruz?"
Kapının yanındaki düğmeye basıp şoförle konuştu. "Wonder'a sür." Sonra hızlıca bana döndü. "Uğrayacağız. Açılışı dün yapıldı, en fazla yarım saat sürecek." Bahsettiği yeri zaten biliyordum, gece kulübünün adıydı ama bir tane değil, birkaç tane vardı. Daha önce gittiğim bir yer değildi.
"Beni eve bırak."
"Benimle geliyorsun Laura." dedi ama hala isteksizdi. "Yanımdan bir an bile ayrılmayacaksın. Anladın mı?" Başımı üst üste sallıyordum. "Orada daha önce gördüğün isimler de olacaktır, Blake benim eski dostum, ricasını kırmayacağım. Kimseyle konuşma."
"Utangaç rolü mü oynayayım, yoksa aptal mı?"
"Sadece konuşma." Elbiseme bakarken gözleri bacaklarımda kaldı. İki santim daha kısa olsaydı büyük bir frikik verdiğimi düşünebilirdim, zaten buna çok müsaitti. Göğüs dekoltesi ve kısalığı küçümsenemeyecek kadar cüretkardı, ayrıca sırtım sadece iplerden oluşuyordu. "Onların göreceği ellerini üzerimden çekemiyor oluşun olacak. Yeterince açık mı?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun
RomansaÇıkar ilişkisine dayalı bir anlaşma. Dışarıdaki gözler için büyük bir aşk, gerçek yüzüyle tartışma dolu bir sözleşme. Başlangıç: 3 Ocak 2023 Bitiş: 27 Ocak 2023