30. Bölüm -Final-

7.2K 659 228
                                        

Okuduğunuz için teşekkür ederim!

Farklı bir tarzla yazdığım ilk hikayeydi, umarım güzel olmuştur.

Fantastik harici bir şeyler yazmak hoşuma gitti, belki şu an ilk iki bölümünü tamamladığım başka bir hikayeyle tekrar karşınıza çıkarım. Şimdi sıra Cass, Anwa veya yeni ve ilk bölümlerini yazdığım o hikayede. Hangisine geçeceğimi düşünüyorum. (Öneriye açığım.)

İyi okumalar, öptüm!

**

Gözlerimi açtığımda kendimi otel odasında sandım. Hafif doğrulurken kolumdaki ağırlığı fark ettim, seruma doğru başımı kaldırdım. Üst üste göz kırpıyordum, nerede olduğumu kavramaya çalışıyordum. Karşımda bir televizyon vardı, yanımda dev bir koltuk takımı, ayrı bir yatak ve sağımda ise... "Shannon?"

Adını söylediğimde gözlerini açtı. Kafasını yanıma koymuştu, iki büklüm şekilde uyuyordu. "Laura!" dedi hızlıca elimi tutarak. "Sonunda uyandın. İki dakikada içim geçmiş. Ne zamandır uyanıksın?" Kapıya baktı, kalkacak gibiydi. "Gidip doktor..."

"Dur, dur..." diye mırıldandım, sesim çıkmadı, boğazım kupkuruydu. "Neredeyim?" dedim bulunduğum yere anlam veremeyerek. En son hatırladığım tuvalette geçen iğrenç dakikalardı, sonrası yoktu.

Panik tavırlarını kenara bıraktı, ellerini kaldırıp koca bir nefes çekti. Beni nasıl bir şekilde bulduğundan bahsetti, aradığımı söyledi, dün gece neler içtiğimi sıraladı... O anlatırken midem ekşidi. Lafını kesmeden dinledim ama sonra hangi hastanede olduğumu söylediğinde araya girme ihtiyacı hissettim.

"Ne?" dedim kalkmaya yeltenerek. "Shannon, kafayı mı yedin? Burayı karşılayamayız. Sen..."

"King seni buraya getirmemi söyledi. İçeri girdiğin anda seni alıp götürdüler Laura. Nereye geldiğimiz de umurumda değil, arabayı satar ve yine öderim."

King adını duyduğum an mayışmış halimden kurtuldum, buz gibi suya dalıp çıkmışım gibi hissettim. "King mi?" dedim bağırarak. Sonra kapıdan sesim çıkar diye fısıldadım. "Sen delirdin mi? Onu mu aradın?" Artık yatabilecek durumda değildim. Oturdum, serumu da çekip çıkarmak istiyordum. Gözlerim bilekliğime tekrar kaydı ama orada yoktu. Evden çıkarken ona ne söylediğimi, ne yaptığımı çok iyi hatırlıyordum.

Ve şimdi birkaç şey daha aklıma geliyordu.

Arabada güldüğümü hatırlıyordum, onun saçlarıyla oynadığımı. Ufak, küçük ama önemli detaylar...

Silkelendim. "King dün beni oradan çekip çıkardı ve sen buna izin mi verdin? O benim eski sevgilim! Nasıl buna izin verirsin?"

Shannon'ın endişe dolu bakışları değişti, şimdi de o bana delirmişim gibi bakıyordu. "Ha?" dedi anlamayarak. "Onu sen çağırdın." Ben ona yan bir şekilde baktım, o da bana aynı karşılığı verdi. "Hatırlamıyor musun?" dediğinde kafamı salladım. "Blake?"

"Blake mi?"

Shannon başını hayretle geri attı. Nereden başlayacağını düşündü. Liam'ın kim olduğunu sorduğunda dünkü hastalık bir daha beni buldu. Liam ne alaka diye aklımda kısa bir arayışa çıktım ama Shannon susmadı, konuşmayı sürdürdü.

O anlatırken yaptığım her şeyi hatırlamaya başladım.

Dudaklarımı birbirine bastırdım, kendime küfrettim. King'i Blake aramıştı, King'le gitmeyi ben istemiştim.

"King'in ağzına sıçtım." Stresten ve pişmanlıktan terlemeye başladım. "Hiçbir şey hatırlamadığım içindi! Liam'ın benimle konuştuğunu bilmiyordum bile."

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin