Sabah kahvaltıya inerken parmak uçlarım bile uyuşmuştu. Hem benimle dünkü kaosu tartışacak mı diye bekliyordum hem de dün çalışma odasındaki masanın üstünde geçen herhangi bir şeyden bahsedecek mi diye kafamda kuruyordum. King'i o sabahtan beri görmemiştim, zaten gece vakti evden çıkıp Dexter ile birlikte gitmişti.
Aşağıya inerken parmaklarımı kıracak bir güçle çıtlatmayı sürdürdüm ama yemek odasının önüne geldiğimde derin bir nefes çekip sıradan durmaya gayret ettim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde onu masanın başında arkasına yaslanmış bir şekilde buldum. Sesimi duyduğunda gözlerini telefonundan kaldırdı, bütün vücudumu süzdü. Hemen kıpırdayamadım, dudaklarıma kapanması yıldırım hızıyla aklıma düştüğünde çarpılmış gibi hareket ettim. Yerime geçtiğimde telefonunu masanın üstüne koydu ve kahvesine uzandı.
O yokmuş gibi sandalyemi ileri çektim, masanın üstüne baktım ama hiçbir şeye uzanmadım. Ben tabaklara bakıyordum, o bana bakıyordu. Bu çirkin sessizliği açılan kapı bozdu. Olivia hızlıca içeri girdi ve önüme mısır gevreği dolu kaseyi bıraktıktan sonra tepemde dikildi. "Başka bir isteğin var mı Laura?" diye sordu can acıtıcı bir uzaklıkla.
King kahvesini içerken onun bana bakışını, ellerini beline koyuşunu izledi. Olivia sinirliydi, King'e göre çok daha naif bir sinirdi ama bu beni daha çok yaralıyordu.
"Teşekkür ederim Olivia." dediğimde King'e bakışlarını çevirdi. King sadece başını salladığında hızlıca dışarı çıktı.
Kaşığımı elime aldım ve bacaklarımın üzerinde tuttuğum telefonu kasenin yanına koydum. Tam ilk kaşımı alacağım sırada King sessizliğini bozdu. "Bana telefonunu ver." dediğinde eğilmiş bir vaziyette ona döndüm.
"Niye?"
"Ver." dedi, masaya dirseklerini dayadı ve elini uzattı. Eline uzun süre baktım ve sonunda homurdanarak telefonumu alıp sertçe avucuna bıraktım. Yemekten vazgeçtim ve arkama yaslanıp kollarımı kavuşturdum. Bacağımı sallarken gözlerini bana dikti. "Şifreni söyle."
"Özel hayatıma burnunu sokmaya mı karar verdin?"
"Sınırları dün yok ettin." diye söylendi, başka sınırları kastettiğini sandım ama o kaçmamdan bahsediyordu. Şifremi ona ağzımda geveleyerek söyledim ama maalesef anladı ve kilidi açtı. Neye bakacağını bildiğim için yüzümü ekşittim ve kurcalamasını izledim. Dudağının kenarı aradığını bulunca kıvrıldı.
"Nasıl bir ruh halinde olduğunu çözmeye çalışıyordum, söyleyecektim." dedim.
Mesajları yukarı kaydırdı ve en tepeye kadar çıktı. "Kız kardeşimi benden iyi tanıdığını mı sanıyorsun?" diye mırıldanırken Lexi'nin bana dün attığı mesajları hızlıca okudu. İlk olarak yaşayıp yaşamadığımı sormuştu, sonra King'in ne kadar sinirli olduğunu öğrenmeye çalışmıştı, kendi söylediklerinden bahsetmişti. King ona attığım mesajlarda hiçbir şey bulamazdı çünkü yazdığım her şey gerçeklerin tersiydi. Büyük bir kavga ettiğimizi inansın diye söylemiştim ve sonra King'in yumuşadığını, odasına gittiğini ve sakinleşince hiçbir şey olmamış gibi davrandığını açıklamıştım.
Evden kaçmanın, bir sinirle ilişkimi mahvedeceğimi fark etmenin de aptallık olduğunu söylemiştim ve oyunu toparlayabildiğim kadar toparlamıştım. Lexi bana inanmıştı, benim de King kadar hasta bir ruha sahip olduğumu söylemişti. Sonra da benim yüzümden sokakta yaşadığımız olaydan bahsedip özür dilemiştim ama o sadece gülmüştü.
Kendisinin King ile ne konuştuğunu sorduğumda da ağzıma sıçtı yazıp iki güne yumuşayacağını söylemişti. Abisi ona kızgın kalamıyordu.
King okuduktan sonra telefonu bıraktı ve masanın üstünden bana sürükledi. Arkasına tekrar yaslandı ve parmağını masaya vurarak dün söyleyemediği birkaç şeyi ağzından çıkardı. "Telefonunu kapatman akıllıcaydı." dedi sıcacık kahvesinden bir yudum alırken. "Ama araba..." dedi, unuttuğum detayı vurguladı. Beni telefonumu açtığım anda bulmadığını zaten biliyordum, o kadar hızlı gelemezdi ve Lexi beni ispiyonlamamıştı. "Nerede olduğunu bulamayacak mıydım?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun
Lãng mạnÇıkar ilişkisine dayalı bir anlaşma. Dışarıdaki gözler için büyük bir aşk, gerçek yüzüyle tartışma dolu bir sözleşme. Başlangıç: 3 Ocak 2023 Bitiş: 27 Ocak 2023