17. Bölüm

4.3K 388 33
                                    

Davete bir hafta kala evde kapalı kalacağıma inandığım cumartesi günü King hızlıca odamdan içeri girmişti ve beni yatağımda bağdaş kurmuş bir halde kitap okurken bulmuştu. Bana hiçbir şey söylemeden dolabımın önüne geçmişti. Sürgülü kapıyı ittirdiğinde kapı takılmıştı ve tiz bir ses çıkarmıştı. Dolabın kapaklarını kırmaya kalkıştığım gün aklıma gelince dudaklarımı birbirine bastırmıştım, King de bana imayla bakmıştı.

Giyinmem gerektiğini söylemişti. Yine oyuna dahil bir davranışla hareket ettiğine inanıp elbiselerin olduğu kısma yürüdüğümde açıklamak zorunda kalmıştı. Alışverişe çıkıyorduk. Hem de sıradan, normal bir alışveriş... Her şeyimin olduğunu, sadece insan içine çıkmanın yeterli olacağını söylemiştim ama o davete uygun hiçbir elbisemin olmadığını hem sözel olarak söylemiş hem de göstermişti. Çamaşırın iki santim altında biten elbiseler vardı, kimisi taş kaplıydı veya diğerleri de çok klasikti.

Beni kendi otelinde verilecek davette sahne alacağım gün için alışverişe götürüyordu ve bu daha da şoke ediciydi. Genellikle kıyafetleri eve getirtirdi, denerdi ve bir grup insana ne istediğini söylerdi, onlar da uygun olmayanları alıp götürürdü. Mağazalara uğradığını sanmıyordum bile, o kısmı Lexi hallediyordu.

Belki de malikanenin bahçesi kadar geniş olan bir mağazadan içeri adım attık. Kıyafetler özenle yerleştirilmişti, içerideki insanların giyimi ve kuşamı bana çok uzaktı. Işıklandırma muazzamdı, her kısım birbirinden ayrılmıştı. Gözüme ilk çarpan pahalı markaların gündelik sayılabilecek kıyafetleriydi, ayakkabılar ve çantalar raflara yerleştirilmişti ve en sona gözlerimi kısıp baktığımda gece kıyafetlerini gördüğüme inanıyordum.

King elimden tuttu, Dexter ise kapının önünden ona kaş göz yapıp ayrılmıştı. King beni ileriye çekerken bir kadın hemen yanımıza geldi. "Bay Drake," dedi sevecen bir gülümsemeyle ve sonra aynı gülümsemeyle bana döndü. "size nasıl yardımcı olabilirim?"

King sustu, nasıl bir şey aradığımı benim söylememi bekledi. "Ben..." dedim kıyafetlere dalmış şekilde. "beyaz bir elbise arıyorum. Henüz ne tür bir şey istediğim aklımda netleşmedi ama beyaz olmalı."

Kadın aklıma bir türlü getiremediğim elbiseyi anlatamamama takılmadı ve gülümsemesi yayıldı. "Bu taraftan," deyip göremediğim bir kısmı işaret etti. King elimi bırakmadan kadının arkasından yürümeye başladı. Sağa dönüyordu, gördüğüm günlük kıyafetlerin ve çantaların arasından çıktığım an kendimi parıltıların içine düşmüş gibi hissetmiştim. Elbiseler birbirine dokunmayacak şekilde yerleştirilmişti.

King elimi bıraktı ve koltuklardan birisine oturdu, ben ise kadınla nasıl bir şey istediğimi keşfetmeye çalıştım. Bana beyaz renge sahip bütün elbiseleri tek tek gösterecek gibiydi. Kadının peşine takıldığımda bir başka çalışanın King'in yanına gittiğini gördüm. Dudaklarını okuduğumda espresso dediğini anladım. Adam gittiğinde başını kaldırdı ve ben elbise bakarken gözlerini bir saniye bile olsun üzerimden çekmedi.

İlk olarak kadın bana klasik, uzun kollu bir elbise gösterdi ve reddettiğimde belirli modelleri de eledi. Sahnede giyeceğimi ve bu yüzden süper mini olmamasını, çok göze batmamasını da söyledim. O seçenek sundu, ben aklımdakini ona anlattım. Birkaç elbiseyi beyaz olmadığı halde gösterdiğinde beğenmiş gibi dudaklarımı büzdüm ama kuralımı ihlal etmeyecektim, her zaman beyaz olmalıydı.

Yarım kolluları, kapalı yakalıları ve üzerimde parlamayacak olan her kumaşı eledikten sonra sadece dört elbise kaldı. Sadece ikisinin uygun olduğunu düşünüyordum ama kadın ısrar etmişti, elbiselerin giyildiğinde çok daha güzel durduğunu söyleyip kabine götüreceğini söylemişti. İtiraz edemedim, ısrarı eden King olmayınca hayır diyemiyordum.

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin