Önceki bölümü atlamayın 🌈
Yarın atacaktım ama çoğu kişi bölüm at belanı sikerim dediği için hemencecik bitirip atmaya çalıştım. (şaka kimse öyle bir şey demedi)
Ben sizi mutlu ettiğime göre siz de beni güzel yorumlarınızla mutlu edersiniz değil mi 🥺✨
••••
Uğur'dan
Kapının açılmasıyla birlikte babam da içeri dalmıştı. İki elinde de silah vardı. Birkaçını havaya sıktıktan sonra gözleri beni ve Hazan'ı buldu. Rahatlayacakken bacağımı gördü. Selim'in üzerine doğru yürümeye başladı.
"Ulan Selim. Ölmek için yalvaracaksın bana. Oğluma dokunmanın hesabını çok büyük ödeyeceksin."
Bilincimi kaybetmemek için verdiğim çabayla başımı kaldırdım. Hazan'a baktım. Başı öne düşmüştü. Ellerim çözüldüğünde tam ayaklanacaktım ki, bacağıma saplanan acıyla inledim.
"Baba!" Diye bağırdım. Selim'i bırakıp bana doğru ilerlemeye başladı. Yanıma geldiğinde yüzümü avuçları içine aldı. Göz yaşlarımı sildikçe yenisi akıyordu.
"Oğlum, canımın parçası iyi misin?" Kendini tutuyordu ağlamak için. Başımı salladım hızlı hızlı. Hazan'ı gösterdim ardından.
"Baba, ölecek. Bir şey yap baba. Hazan ölmesin ne olursun." Bakışlarını Hazan'a çevirdi. Adamlarından birini çağırıp bana bakmasını söyledi.
"Uğur." Adımı söylediğinde babam bir anlık bana baktı. Ardından Hazan'ın bileklerini çözdüğünde nabzına baktı. Bilekleri çözüldüğünde yüzünü avuçları arasına aldı.
"Baba yaşıyor mu?" Bana döndü bakışları. Tepkime bir anlam veremiyordu. Şu an bunu düşünecek durumda değildim. Hazan umrumdaydı sadece.
"Baba bir şey söylesene."
"Nabzı çok az. Buz gibi olmuş vücudu." Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordum. Ölmesine izin veremezdim.
"Ahmet, Uğur'u al. Suat polisi ara bu piçleri alsın. Hastaneye gidiyoruz." Dediğinde Ahmet abi beni kaldırdı. Bacağıma dikkat ederek hareket ediyordu. Babam ise Hazan'ı bir hamlede kucağına almıştı. Buz gibi depodan hızla çıkıp arabaya vardık. Arka koltuğa bindirdi beni babam. Hazan'ı da yavaşça yanıma bıraktığında başını tutup kucağıma aldım.
Diğerleri de araca bindiğinde babam hemen ısıtıcıyı son seviyede açtı. Beklemeden gaza bastı ardından. Hızla ordan ayrıldık.
Arka koltukta bulunan battaniyeyi alıp, üzerine örttüm. Çok soğuktu. Buz gibiydi bedeni. Nabzı çok azdı. Ölecekti, ölecekti. Elimden bir şey gelmiyordu.
"Hazan. Nolur ölme lan. Bana bu acıyı yaşatma oğlum." Ona yaklaşıp, kısık sesle fısıldadım. O ölürse ben yaşayamazdım. Mahvolurdum.
"Uğur." İsmimi fısıldadığında ağlamamak için zor tuttum kendimi. "Burdayım. Yanındayım." Dedim aynı ses tonuyla. Dudakları gerildi.
"Ölmedin değil mi?" Diye sordu. Aptal hâlâ beni düşünüyordu. Soğuktan uyuşmuş vücudu umrunda bile değildi. Neden beni düşünüyordu?
"Ölmedim. Ne ölecekmişim oğlum, yaşayacak bir sürü zamanım var daha." Dedim gözlerimi silip. Gülmeye çalıştım zorla da olsa. Görmese bile iyi olduğumu bilmesini istiyordum. Bacağımı hissetmiyordum ama önemli değildi. İyiydim.
"Baba biraz daha hızlı gidemez misin?" Diye sordum bağırarak. Aynadan önce bana, sonra Hazan'a baktı. Gaza yüklendi daha fazla. Ahmet abiye döndü bakışları yine. Halimi anlamaya çalışıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLTEPE|BXB
Historia Corta-TAMAMLANDI- "Hazan ya söyle ya da burdan sağ çıkamayacağımı bildiğim hâlde kavga çıkarırım." Bu halleri bana kafayı yedirecekti. Belli ki ben de ona kafayı yedirmiştim. Buraya gelmesinin başka sebebi olamazdı. "Adımı ağzına alma. Siktir git ölün ç...