Önceki bölümü atlamayın
••••
Gürkan'ın ensesinden tuttuğum gibi evinin önüne doğru ilerlettim. Kapının önüne geldiğimizde kapıyı açıp içeri fırlattım. Evinde kimse yoktu çok şükür.
İçeri girdiğimizde yüzüme bakıyordu korkarak. Korkması gerekiyordu zaten.
Geri geri ilerlediği sırada üzerine yürümeye başladım. Gerginlikle bana bakmayı sürdürdü. Salona girdiğimizde hâlâ geri geri yürüyordu. En sonunda koltuğa geldi ve düştü. Üzerine eğildim ve korkutucu bakışlarımdan attım.
"Kalk bana çay yap." Dedim geri çekilerek. Şaşkınca bana bakmaya başladı.
"Lan bunun için mi üzerime yürüdün?"
"Yok. Çay içip gevşemem lazım. Ayrıca yaralarımı da temizle." Koltuğa geçip yayvanca oturdum. Dudağımdaki kan kurumuştu ama yanıyordu. Temizlemem lazımdı.
"Siktir git lan. Yapmıyorum bir şey." Dediğinde ışık hızıyla ona döndüm. Beni terslemesi onun aleyhine olacaktı ama salağın haberi yoktu.
"Cem istese yaparsın değil mi?" Dedi. Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Çay da yaparsın, yaralarını da temizlersin. Ya da dur, öperek iyileştirirsin belki?" Koltukta geriye kaydığında üzerine doğru gitmeye başladım. Gidecek yeri kalmayınca ayağa fırlayıp mutfağa ilerledi.
Eski pozisyonuma dönüp telefonumu elime aldım. Uğur'un sohbetinden yeni çıkmıştım ama geri girmemek için zor tutuyordum kendimi. Sürekli konuşasım vardı onunla.
Sevgilisi olmadığını öğrendiğimde içime öyle bir sevinç düşmüştü ki, havalara zıplayacaktım neredeyse. Aptal çocuk bir günde ayarlarımla oynamıştı resmen.
"Nerde kaldı bu çay?!"
"Geldim!" Diye mutfaktan bağırdığında gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Ama sinirim hâlâ tazeydi. En yakın arkadaşına bunu nasıl söylemezdi? Üstelik bu kadar riskli bir şeyi bunca insan içinde nasıl yapardı?
Elinde çaylarla geldiğinde önüme bıraktı. Yanında kurabiye de vardı. Şerefsiz. Resmen yağ çekiyordu bana. Surat ifademi düz tutmaya devam ettim.
"Afiyet olsun."
"Sana ne? İster olur, ister olmaz."
Ters çıkışımla yerinde sıçradı. Normalde ağzıma sıçması gerekirdi ama bir şey diyemiyordu şu an. Ben de bunu kullanmazsam var ya.
"Kumandayı ver." Dediğimde bana tip tip bakmaya başladı. Kumanda yanımdaydı hemen. Gözümle işaret ettiğimde kalkıp elime tutuşturdu. Aşırı keyif alıyordum şu an.
"Babanlar nerde?"
"Şeyde... Şey. Nerdeler lan? Ben de bilmiyorum ki."
"Cem nerde?"
"Uğur'un yanındaymış." Dedi. Daha sonrasında gözlerini fal taşı gibi açarak ne dediğinin farkına vardı.
"Ulan hayırsız pezevenk. Aileni bilmiyorsun ama elin oğlunu biliyorsun. Sana yazıklar olsun." Dediğimde sıkıntılı bir nefes verdi burnundan. Konuya girmem gerekiyordu artık. Yoksa meraktan çatlayacaktım.
"Ne zamandır berabersiniz?" Diye sordum ılımlı ses tonuyla. Bu zamana kadar benden sakladığına göre çekindiği bir şeyler olmalıydı. Bu adam benden habersiz sıçmaya gitmezdi.
"1 yıl, 3 ay, 2 hafta, 1 gün." Dedi sessizce.
"Ulan saati de saysaydın. Bu ne?"
"14 saat." Dediğinde şaşkınca ona baktım. Saatleri sayacak kadar çok mu aşıktı bu çocuğa? Hayretler içindeydim şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLTEPE|BXB
Short Story-TAMAMLANDI- "Hazan ya söyle ya da burdan sağ çıkamayacağımı bildiğim hâlde kavga çıkarırım." Bu halleri bana kafayı yedirecekti. Belli ki ben de ona kafayı yedirmiştim. Buraya gelmesinin başka sebebi olamazdı. "Adımı ağzına alma. Siktir git ölün ç...