BÖLÜM 6 SÜRÜKLENİŞ

139 22 15
                                    


Fiziksel acıyla ruhsal acı kıyaslanabilir miydi? Aynı yollardan mı geçiyordu ikisi? Az önce bir otomobilin çarptığı bedeni yolun ortasında öylece dururken düşündüğü tek şey buydu. Daha fazla yara alırsa diner miydi ruhunun sızısı? Bilinci açık öylece bakıyordu korkmuş değildi zira korktuğu şey yıllar önce vukuu bulmuştu zaten. Ötesi yoktu, olamazdı. Derken karşıdan gelen güzel adamı fark etti. Gözlerini açık tutmak için kendiyle daha büyük bir savaş vermeye başladı.

 Vefa ellerinde kasımpatılar alnına dökülen saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Bir an sanki hissetmiş gibi kaldırımın ortasında öylece durdu. Gözlerini sanki görmek istemeyeceği bir görüntüye hazırlar gibi kısaca yumdu önce. Sonra bir an duraksadı bunun gerçek olduğunu kabullenmek istemezmişçesine kafasını hızlı hareketlerle sağa sola salladı. Nefes almayı bile unutmuştu. Ellerindeki kasımpatılar işlevini yitiren parmaklarının arasından yere düştü. Koştu. Sendeledi. Düştü. Kalktı. Ama koşmayı kesmedi. Küçük kızın yerde hareketsiz bedenine baktı 

"F-Firuze". Kız suya kavuşmuş bir çiçek gibi adeta can buldu adamın sesinde. "Bana kasımpatı mı getirdin?" diye fısıldadı zorlukla çıkarabildiği sesiyle. "Evet. evet güzelim sana getirdim onları da birlikte ekeceğiz. Biraz dayan nolur." Bir yandan da etraftaki insanlara bağırıyordu boğazı patlarcasına. "Ambulans. Biri ambulans çağırsın. Hadi çabuk acele edin" Kızın minik ellerini ellerli arasına aldı. "Canın acıyor mu?" "Canım çok yanıyor Vefa" Adamın boğazına bir yumru oturdu. "Neresi acıyor güzelim söyle bana" Kız bir elini gencin elleri arasından çıkardı ve sol göğsüne, tam kalbinin üzerine iliştirdi. "Buram. buram çok acıyor." Ve gözleri birbirlerine birkaç saniye tutuklu kaldıktan sonra. Kızın katrana boyanmış gözleri usulca kapandı. Gencin gözünden akan bir damla yaş da eş zamanlı olarak küçüğün narin ellerine damladı.

Ölümün nefesi ensesindeki esintiyi hiçbir zaman kesmemişti bu zamana kadar. Hep bir adım arkasında anı kolluyordu. Bu sefer son diye düşündü. Bitmiş miydi yani, kardeşlerine mi kavuşacaktı? Sahi kim üzülürdü ki arkasından benim defnedilmem ne kadar sürer acaba diye aklımdan geçirdi. Sonra aklına Vefa geldi. Güneş gözlü Vefa. Üzülür müydü onun için? Üzülür diye fısıldadı yorgun yüreğinin kanadı kırık kelebekleri. Ona çiçekler sunan adamı öylece bırakıp gidecek miydi?

Hastane odasında öylece yatarken gözlerini büyük bir zorlukla hafifçe araladı. Ağzından minik bir inilti kaçtı. Gözleri odayı tararken sandalye üzerinde güzel yüzünü avucunun içine yaslamış uyuyan Vefayı gördü. Onun başını mı beklemişti yani onun için endişelenmiş miydi? Onu uyandırmamak için neredeyse nefesini tutarcasına bekledi. Çok değil az sonra güneş gözlü adam yerinde hafifçe kıpırdanarak gözlerini açtı. Hemen ellerini onunkilerle buluşturdu. 

"Firuze iyi misin, bir yerin ağrıyor mu, hemşireyi çağırmamı ister misin?" endişeli hali Firuzenin yüreğine çiçek tomurcukları serpilmesine yetmişti bile. "İyiyim. Teşekkür ederim." "Nasıl oldu bu anlamıyorum bu ne biçim araba kullanmaktır böyle. Ya daha ciddi bir yara alsaydın neyse ki yalnızca kolun incinmiş ve birkaç ufak yaran var. İyisin." Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi sesi ara ara yükselip alçalıyordu. "Ben iyiyim ne zaman çıkabilirim?" "Doktor gelip bir muayene etsin sonra seni götüreceğim" Biraz duraksadı. "Bizim eve" Anında itiraz etti kız "Hayır olmaz. Oraya kardeşlerimin yanına dönmem lazım çıkmak istiyorum." "Firuze orda yaşayamazsın. Hem yaralısın şu haline bir bak seni bu halde asla oraya geri götüremem lütfen ısrar etme. Hem abim de bekliyor heyecanlanmıştır şimdi. Seni onunla tanıştıracağım" Genç adam dakikalarca dil döktü çünkü kız ufacık olmasına rağmen çok inatçıydı. Sonunda gencin ısrarına dayanamamış olacak ki pes edip kabul etti.

Sıradan bir apartman dairesinin ikinci katında oturuyordu Vefa. Evin anahtarını ustaca çıkardı cebinden ve kapıyı açtı. Eliyle içeriyi işaret etti "Misafirler önden" güzel bir gülümseme de sunmuştu bunu yaparken. Kız utana sıkıla adımladı içeriye. "Bu taraftan" diyerek oturma odasını gösterdi. "Sen çekinmeden dilediğin gibi geç otur ben de abime bakayım" dedi ve arkasını dönerek uzun koridordu adımlamaya başladı. Kız gri ve beyazın hakim olduğu modern odayı inceledi. Sıcak bir ev ortamına girmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu. Kendini oraya ait hissetmedi. Kirlenmiş giysileri kısacık kestiği saçlarıyla burayı hak etmediğini düşünüyordu. Koltukları kirletmemek için masanın yanındaki sandalyelerden birini çekip oturdu.

 Sonra duyduğu gülüşme sesleriyle başını kapıya yöneltti. Vefa, uzun boylu zayıf bir adamı tekerlekli sandalyeyle iterek salonun ortasına getirdi. Kız bir an afallasa da içinin sızlamasını es geçerek ufacık bir gülümseme gösterdi. "Firuze, bu abim Asım. Abi bu da Firuze." Adam sandalyesinde becerebildiği kadar doğrularak "Demek meşhur Firuze sensin. Vefa sürekli senden bahsediyor. En az onun kadar tanır oldum seni. Hoş geldin." Firuze o an bir diğer yabancı duyguya atıldu. Utanç. Yanakları ısınmaya elleri titremeye başlamıştı. Onu abisine mi anlatmıştı yani, o kadar önem veriyor muydu ona? "Merhaba. Rahatsızlık vermek istemezdim ama Vefa" Bu sırada gözleri kısa bir anlığına buluştu."Çok ısrar etti." "Ne rahatsızlığı güzellik iyi bile oldu bu eşek sıpasıyla hayat çok sıkıcı" Kıs kıs gülmüştü bunu söylerken. "Bu arada geçmiş olsun. Vefa arayıp söylediğinde çok üzüldüm. İstanbulun dengesiz şoförleri işte." Kız sadece gülümsemekle yetindi. "Midem kazınıyor. Bir şeyler hazırlasam iyi olucak. Firuze bana eşlik etmek ister misin?" Kızın onayıyla mutfağa geçtiler.

 Mutfak salonun aksine ağır ahşap dolaplarla döşenmişti. Vefa dolaptan malzemeleri çıkarırken kız da masadaki sandalyelerin birine kuruldu. "Annem çok güzel yemek yapardı. Özellikle de bu yemeği. Bana da o öğretmişti ' Genç adamlarsınız bir gün mutlaka işinize yarar' derdi. Şimdilerde de işte elimden geldiğince ben yapıyorum. Umarım sen de seversin" Kıvrak hareketlerle sebzeleri doğruyor, mutfakta dans eder gibi geziniyordu. Kız sadece gülümsemekle yetindi. Bir yandan da şarkı mırıldanıyordu. "Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın..."

 Yemek yapıldı sofra kuruldu ve yendi. Firuze birkaç kez yardım teklifinde bulunsa da cevap ret olmuştu. Şimdi ise banyoda Vefanın onun için kıyafet getirmesini bekliyordu. O kadar hasretti ki sıcak bir duşa bu teklifi reddetmeyi düşünmedi bile. "Şimdilik bunları bulabildim sonra bir şeyler ayarlarım" deyip gülümsedi elindeki eşofman ve kazağı bir kenara bırakırken. "Ayrıca kolunu uzat da poşeti bağlayalım su kaçmasın" Kızın sarılı kolunu güzelce su geçirmeyecek şekilde bağladı. "Temiz havlu ve şampuan da bıraktım oraya hiç çekinmeden kullanabilirsin" Sonra bir an duraksadı. Ağzını açtı bir şey diyecek gibi oldu ama vazgeçti. Yardım etmeyi teklif edecekti ama yanlış anlaşılmak istememişti. "Teşekkür ederim" Firuze bembeyaz banyoda küvete doğru ilerledi. Kirli kıyafetlerini çıkarıp bir kenara koyduktan sonra küvete girerek dizlerinin üzerinde oturdu ve suyun bedenine akmasına izin verdi. Birkaç gündür yaşadıklarını kafasından geçirdi. Neler olmuştu öyle. Akan suyun geçmişin izlerini de silmesini diledi yıkanırken. 

Duştan çıktığından günler sonra ilk kez kendini temiz hissediyordu. Vefanın onun için getirdiği giysileri de üzerine geçirdi. Banyonun kapısını açtı ve Vefa da eş zamanlı olarak uzun koridorda ona ilerledi ve bir odanın kapısını açarak onu içeri buyur etti. Odanın tam ortasında çift kişilik bir yatak vardı ve oda loş ışıkla döşemeliydi. Buna eş olarak gri komodinler de yatağa uygun olarak seçilmişti. Ama odanın en can alıcı kısmı odanın bir duvarını tamamen kaplayan büyük kitaplıktı. Kitaplık ağzına kadar kitapla doluydu. Kızın gözleri ilgiyle açıldı. "Hepsini okudun mu?" " İşim bu benim. Bir kitapçıda çalışıyorum yaklaşık bir senedir. O yüzden sürekli kitaplarla iç içeyim gerçi aksi halde de kitap okumaya ayrı bir özen gösteririm. İstediğini alıp okuyabilirsin hatta dilersen senin olabilir. Misafirliği kabul etmenin hediyesi olarak düşün" Cümlesinin sonunu hafif bir gülümseme ve göz kırpmayla taçlandırmıştı. "Yorgunsundur geç dilediğin gibi dinlen. Bir ihtiyacın olduğunda seslenmen yeterli hemen burada olacağım" Firuze çok sık yapmadığı buruk gülümsemeyi sundu genç adama "Teşekkür ederim." Adamın kalbi hızla çırpınmaya başladı. Kızın her gülüşünde kalbi söz dinlemez olup böylesi çırpınıyordu. Ona kocaman gülümseyip ağır adımlarla odayı terk etti. Çıkmadan önce odanın kapısını örtmeyi de ihmal etmemişti. Adamın ardından Firuze geniş yatağa ilerledi örtüyü kaldırıp altında cenin pozisyonu aldı. En son ne zaman bir yatakta gözlerini yummuştu anımsayamıyordu bile. Yumuşacık yatağın onu uykunun kollarına atması da uzun sürmemişti zaten.

&&&

Bu bölüm bir nevi geçiş bölümü görevini üstlenmekte. Sevgiyle kalın :)

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin