BÖLÜM 11 AKCİĞERİNDE ZAMBAK

95 19 5
                                    


Anneler çocuklarını nasıl severdi. Onlara hangi masalları anlatırdı, hangi yemekleri pişirir, hangi şarkıları söylerdi bilmiyordu Firuze. O kadar uzaktı ki bu hislere o kadar yabancıydı ki. Küçük kedi Vefa'nın ellerinden sütünü içerken düşünmeden edemedi. Kedinin annesi de mi onu terk etmişti onu sevmemiş istememiş miydi? Firuze'nin annesi belki onu fiziken terk etmemişti ama onun ruhunun onu terk etmesine sebep olmuştu. Kendine yabancılaştırmıştı yaşama sebebi bırakmamıştı ona. Ama düşündü yine de düşse ona el uzatır mıydı, iyi insanlar böyle mi yapardı? 

"Çok acıkmış baksana neredeyse parmaklarımı yiyecek." Onu düşüncelerinden uzaklaştıran Vefa'nın sesiydi. Minik kedi patileriyle sıkıca tutmuştu biberonu. Firuze gülümsedi onun bu haline. "Vefa ver bana öyle içirilmez o." Asım kediyi ilk gördüğünde onu eve almak istememişti ama yine de gönlü razı olmamıştı onu sokakta bırakmaya. Vefa abisini ikiletmedi ve çok nazik bir şeymiş gibi ufaklığı yavaşça abisinin kucağına bıraktı. "Hadi siz gidip yatın gerisini ben hallederim." Vefa kedi için minik bir yatak hazırladı onu abisinin odasına bıraktı ve herkes odasına geçti. 

Firuze yatağa doğru ilerlerken masanın üzerindeki poşet dikkatini çekti. Kitapçıdan çıkarken Vefanın elindeki poşetti bu ilerledi ve açtı. Ağzı şaşkınlıkla aralandı. Bugün kitapçıda eline alıp da okuduğu tüm kitaplar poşetin içindeydi hepsini çıkardı ve ellerini usul usul üzerlerinde gezdirdi. Boris Vian'ın Günlerin Köpüğü kitabını eline alarak yatağa yerleşti. Yüzündeki gülümsemeye de engel olamıyordu. Gülümseyerek kitabı kaldığı yerden okumaya devam etti.

 Az sonra odanın kapısı açıldı ve Vefa elinde kitabıyla odaya girdi. "Rahatsız etmiyorum umarım." Firuze kafasını iki yana salladı rahatsızlık bir yana onun gelmesinden yalnızca memnuniyet duyabilirdi. "Birlikte kitap okuyabiliriz diye düşündüm." Elindeki kitabı kaldırarak gösterdiğinde Firuzenin elinde olan kitabın aynısı olduğunu fark etti." Sanırım kitap zevklerimiz de uyuyor ha?" Gülümseyerek bakıyordu genç kıza. Firuze oturduğu yatakta biraz yana kaydı ve battaniyeyi kaldırarak ona yer açtı. Vefa hemen onun için açtığı yere yerleşti. İkisinin de kalpleri ağızlarında atıyordu adeta. O gece gün ağarıncaya kadar aynı satırlarda gezdirdiler gözlerini. Bazen aynı olaya aynı tepkileri verdiler. Ve kitap bittiğinde ikisi de burukça birbirlerine baktılar. "Üzücüydü." Diye fısıldadı Firuze. "Ve çok korkunçtu. Sevgilinin hayatı sana bağlıyken onu hayatta tutamamak..." diye cümlesini tamamladı Vefa ve elleriyle yüzünü kapattı. "Onun ellerinden kayıp gitmesi...korkunç" Firuze onun gözlerindeki korkuyu elini uzatsa tutabilecekti neredeyse. "İyileşmesinin tek çaresinin etrafının çiçeklerle donatılmış olması..." Firuzenin ağzından çıkan kelimeler Vefanın zihninde anlam buluyordu. Kitaptaki kadın karakteri kendisine benzetmesini istemiyordu. "Her hikaye mutlu sonla bitecek diye bir şey yok." "Öyle." Biraz daha sohbet ettiler. Güneşin ışıkları odayı aydınlatıyordu. İkilinin okuduğu kitapta da geçtiği gibi 'Çevrelerinde derin bir sessizlik yayıldı ve dünyanın geri kalan kısmı umurlarında olmadı'

Gözlerini yüzünde hissettiği minik patilerle açtı.Küçük kedi mırıldanarak ona sokuluyordu.Gülümseyerek onu sevmeye başladı. "Ne güzelsin sen öyle. Seni de mi istemediler yoksa ha? Üzülme ben, biz seni yalnız bırakmayacağız." Banyoda işlerini hallettikten sonra miniği de alarak mutfağa gitti. Fakat gördüğü manzara belki de kucağındaki minikten de tatlıydı. Vefa mutfak önlüğü ve başındaki şef başlığıyla kahvaltı hazırlıyordu. İstemsizce ağzından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Hızla eliyle ağzını kapadı ama Vefa çoktan onu duymuştu. "Ben gülmedim o güldü." Diyerek elindeki minik kediyi gösterdi. Bunu yaptığına inanamıyordu. Bu kez gülen taraf Vefa'ydı "Ben de öyle düşünmüştüm." Diyerek omleti çevik bir hareketle çevirdi. Bu hareketin hemen ardından göz kırpmıştı onu izleyen ikiliye. "Ağabeyimi sabah doktoruna götürdüm. Bugün gelemeyecekmiş. O yüzden miniği de üşümesin diye senin yanına bıraktım seni uyandırmadı umarım." "İşe gitmeyecek misin?" "Bugün akşamcıyım geç gideceğim. Kahvaltımızı yapalım sonra seni bir yere götüreceğim." Firuze heyecanlanmıştı. "Nereye götüreceksin, kardeşlerime gitmeyecek miyim bugün?" "Gideceğiz tabii sonra da başka bir yere götüreceğim seni." Firuze başını salladı yine hızlıca.

 Kahvaltının ardından yine portmantonun önünde buluştular. Firuze kırmızı şapkasını Vefa gelmeden giymişti bu kez. Vefa onu görünce memnuniyetle gülümsedi. Tam kapıdan çıkarken miniğin miyavlama sesiyle duraksadılar. Kapının önüne kadar gelmişti ufaklık. Firuze dizlerinin üzerine çöktü ve ona baktı "Sen böyle bakarken nasıl gideceğim ben?" "Gezmeye gideceğimizi anladı tabi ben de geleceğim diyor." Vefanın söylemi üzerine Firuze gülümsedi ve kırmızı beresini çıkararak miniği içine koyarak kucağına aldı ve sımsıkı tuttu. "Öyleyse onu da götürelim hem üşümez de sıkı sıkı tutarım ben onu." Vefa Firuze'nin çocuk gibi çıkan sesine elbette kayıtsız kalamadı ve üçü birlikte çıktılar evden. Mezarlığa gittiklerinde önce Firuzenin annesiyle sonra da Firuze'nin kardeşleriyle tanıştırdılar miniği. Sonra ise Firuze Vefa'nın onu elinden tutarak dilediği yere götürmesine müsaade etti. 

Adımları sonlandığında büyük bir lunaparkın önündeydiler. Firuze şok ve heyecanla Vefa'ya baktı. "Vefa..." "Güzelim?" "Ben hiç parka gitmedim." "Sana yaşayamadığın her şeyi yaşatacağım demiştim Firuze. Ben sözünü tutan bir adamım." O gün delilerce eğlendiler o parkta. Bütün oyuncaklara bindiler. Ve günün sonunda Vefa, Firuze ve minik kedileri birlikte çıktılar lunaparktan. Tabii Vefa'nın Firuze için kazandığı kocaman peluş oyuncak da onlara eşlik ediyordu. Evin önüne geldiklerinde Vefa "Hadi siz eve çıkın yemek dolapta ben de geceye doğru çıkarım işten. Kendinize dikkat edin olur mu?" Firuze yine başını salladı. Vefa gözlerini güçlükle kızdan ayırarak bir iki adım atmıştı ki kızın sesiyle duraksadı. "Vefa..." Kızın sesinin mırıltısı kulaklarında yankılanırken arkasını döndü. Ve dönmesiyle kızın hızla kendisine sarılması da bir oldu. Anlık şoku hızla atlattı ve kızın sarılmasına karşılık verdi. "Bu ne içindi.....Ta-tabi bana sarılmak için bir sebebin olmasına da gerek yok ama" "Her şey için Vefa her şey için teşekkür ederim. Hiç kimse beni bu kadar düşünüp bu kadar mutlu etmemişti. Sen benim bu hayattaki şansımsın Vefa. Beni bırakma olur mu?" "Asla. Asla bırakmam Firuze" Apartmanın önü, evin önündeki kaldırım, gökteki ay birbiri için atan iki yorgun kalbin mutluluğuna şahitlik etti. Tabii kırmızı bere içindeki minik kediyi de unutmamak lazım:)

&&&

Bölümde geçen kitabı okumayanlar için kısaca özet geçeyim: Başroldeki adam genç bir kadınla tanışır ve görkemli bir düğünle evlenir. Fakat çift balayına gittiklerinde genç kadının akciğerinde zambak çiçeği çıkması sonucu hastalanır. Bu nadir hastalıkla baş etmenin tek yolu hastanın çevresinin çiçeklerle donatılmış olmasıdır. Başta idare etse de adam genç kadının hastalığının masraflarını karşılayamaz hale gelir ve çiçek bulmak için çaba sarf ettiği sırada genç kadın hayata gözlerini yumar.

Mutlulukla kalın :)

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin