Bölüm şarkımız;
Zeki Müren- Kimseye Etmem Şikayet
&&&
"Vefa, aslanım yapma böyle. Onun için en iyisi bu." Vefa kararlı bakışlarla defalarca kurduğu cümleyi tekrarladı. "Hayır. Onu oraya gönderemem bunu ona yaşatamam." Balkon demirlerine yasladığı kollarını kaldırarak saçlarını karıştırdıktan sonra bıkkınlıkla karşıya bakmaya devam etti. Asım da en az onun kadar istemiyordu fakat Firuze gün geçtikçe kötüleşiyordu ve daha da kötü bir olay yaşanmadan onun bir hastaneye yatırılması gerektiğini söylüyordu.
Vefa umutlu bakışlarla abisine baktı ve "Alt tarafı kahvaltıya fazladan iki tabak koydu ağabey ne olacak ki koyduğunu unutmuştur olamaz mı?" Asım kardeşine üzüntüyle baktı ve "Olabilir tabiî ki aslanım ama kız o tabakları kardeşlerine koyduğunu söyledi hatırlamıyor musun? Onları görüyor ve bunu gerçek sanıyor." Vefa yenilgiye omuzlarını düşürdü ve camın önündeki sigara paketinden bir dal çıkararak dudaklarına yerleştirdi. Bugünlerde çok sigara içer olmuştu öyle ki neredeyse günde iki paket bitiriyordu.
"Bu sefer her şey yoluna girdi mutlu olacağım diyordum ağabey. Kaderimde yazılan en güzel yazıydı, yaşadıklarımın bir mükâfatıydı sanki. Ben ona dokunmaya kıyamıyorum be ağabey nasıl götürüp hastane köşelerinde bırakayım, nasıl sırtımı döneyim ona?" Asım'ın bu sorulara verecek bir cevabı yoktu. "En korktuğu şey annesi gibi bir kadın olmaktı. Ben şimdi ona nasıl diyeceğim Firuze sen annen gibi oldun diye söylesene. Bu benim omuzlarıma binmiş en büyük yük ağabey ve ben bunun altında kalmaktan korkuyorum." Biten sigarasını yenilerken Asım elini kardeşinin omzuna koydu ve sıktı "Birlikte üstesinden geleceğiz kardeşim ben yanındayım. Sana söz veriyorum Firuze eskisinden de iyi olarak dönecek aramıza." Vefa bir an düşünür gibi olsa da tekrar "Hayır lütfen benden bunu isteme. Yapamam." Dedi.
Ay yerini güneşe bırakırken genç adam oturduğu balkon koltuğundan kalktı ve boş sigara ve alkol şişelerini alarak çöpe attı. Zamanın nasıl geçtiğini dahi anlayamamıştı. Bu uykusuz sabahladığı kaçıncı gecesiydi? Firuze'nin kendisine zarar vereceği korkusundan günlerdir uyumuyordu ve bundan zerre şikayeti yoktu. Odasına gidip baktığında hala uyuduğunu gördü ve rahatlamış ifadeyle paltosunu giyerek evden çıktı.
Söz verdiği gibi her gün mezarlığa gidiyordu. Önce annesini daha sonra da küçük kadının kardeşlerini ziyaret ediyordu. Firuze artık gitmiyordu zira son zamanlarda onların ölümünü kabullenmek bir yana onunla birlikte yaşadıklarına inanıyordu. Kabullenmek istemese de ağabeyinin haklı olduğunu biliyordu genç adam. Bunu ona yapacak gücü kendisinde bulamıyordu. Düşük olan omuzları yenilgiyi kabullenişinin bir simgesiydi sanki.
Eve girdiğinde yorgun bedenini taşıyamayacak haldeydi. Firuzenin odasına gitti ve yatağın kenarına oturdu. Elini kaldırarak saçlarını güzel yüzünden çekti ve elinin tersini genç kadının yanağında gezdirdi. Bu en güzel çiçeklerin olduğu kırlarda yapılan bir gezintiydi sanki. Derken Firuze hafifçe kıpırdandı ve gözlerini açtı. "Vefa." Vefa'nın dudakları onun sesini duyduğu an kıvrıldı "Güzelim?" Firuze yatakta hafifçe yana kaydı ve üzerindeki pikeyi kaldırarak "Gel. Sarıl bana."
Bu tekliflerin en güzeliydi sanki. Vefa onun için açtığı yere usulca yerleşti ve her zaman yaptığı gibi kafasını genç kadının karnına yerleştirdi ve kollarıyla sıkı sıkı sarıldı. Savunmasız bir oğlan çocuğuydu sanki onun yanında. Firuze hala uykulu olan sesiyle "Vefa?" dediğinde Vefa "Söyle Vefa'nın çiçeği." Ah. Kelimeler ne zaman bu kadar anlamlı olmuştu böyle. Genç kadın kıvrılan dudaklarıyla "Bu akşam içelim, birlikte."
Rakı keskin tadını yumuşatan suya aşık mıydı, onu sertliğinden uzaklaştırıp yumuşatarak daha katlanılabilir bir hale getirdiği için, yoksa onu olduğu gibi kabullenemediği içi kırgın mı? Vefa rakıyı olduğu gibi kabullendiği için mi suyla yumuşatmadan öylece sade olarak içiyordu? Genç kadın bakışlarını karşısında oturan iki kardeş üzerinde gezdirdi. Vefa da Asım da sessizce içiyordu. Balkon estiği için Vefa'nın ona verdiği şala iyice sarılarak önündeki kadehi tek içişte bitirip masaya sertçe koyduğunda ikilinin dikkatini çekmeyi başarmıştı.
"Neden konuşmuyorsunuz? Yoksa siz de mi gerçek değilsiniz?" Kahkaha atarak sorduğu sorunun hiç de komik olmadığını üçü de biliyordu. Asım ortamı yumuşatmak için "Sen de haklısın güzelim. Gerçek olamayacak kadar yakışıklıyım." Üçü de burukça gülümsediler fakat hiçbiri sahi bir gülücük değildi. Vefa uzanarak genç kadının boşalan kadehini tekrar doldurduğunda hala konuşmuyordu. Firuze tekrar konuştu "Korkmayın. Ben annemin kızıyım demiştim size. Onun lanetinden payıma düşeni yaşıyorum işte." Cümlesinin ardından Vefa gözünden akan bir damla yaşla onun güzel gözlerine baktı. Firuze önündeki kadehten büyük bir yudum aldıktan sonra "Kimseye etmem şikayet..." diyerek gecenin derin şarkısını dudaklarında konuk etmenin başlangıcına imza attı.
"...Ağlarım ben halime\ Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime..." Gözyaşlarına karışan kahkahasıyla söylemeye çalıştığı şarkıya ikili de aynı şekilde eşlik ediyordu.
Dudakları kahkaha atarcasına açıkken gözlerinden akan yaşlar acının ortama serdiği perdenin aralanmasına yeterli olmuyordu bu kez. Etrafa saçılan siyah mürekkep artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının yankısını zihinlere ince ince işliyordu.
&&&
Yazarınız yeni bölüm yazmaya gideer. Sağlıkla kalın, görüşmek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Teen FictionKollarında bir demet narin kasımpatıyı taşımak gibiydi bu, Kucağındaki bedene incitmekten çok uzak bir dokunuşla tutunmaya devam ederken fısıldadığı tek cümle fütursuzca zihnini işgal ediyordu; "Yoksan, yokum..." Tamamen şahsıma ait bir kurgudur. H...