BÖLÜM 22 İNTİHARA SEBEP

71 18 11
                                    


Karnına sardığı kollarının üzerinden onu saran kollara iyice tutundu. Birkaç gündür hem onu hem Asım'ı üzdüğünün farkındaydı. Bugün ise günlerdir çıkmadığı yataktan çıkmıştı. Bir süredir birlikte uyuyorlar, geceleri birbirlerine sarılarak iyileştiriyorlardı birbirlerini. Bazen uyuyor gibi görünerek Vefa'nın onu sakinleştirmek için mırıldandığı şarkıları dinliyordu. Günlerdir gıkını bile çıkarmadan onu yataktan çıkması için zorlamadan ilgileniyordu genç adam onunla. Bugün ise genç kız dışarı çıkıp hava almak istediğinde şaşırsa da bozuntuya vermeden onaylayıp onu giydirmişti.

Vefa onun kısacık saçlarını güzelce taramış önden iki küçük tokayla tutturmuştu. Üzerinde ise uzun kot bir tulum vardı. Tulumun altına ise pembe bir kazak giydirmişti Vefa. Şimdi ise odadaki boy aynasının önünde sırtı Vefa'ya yaslı şekilde duruyordu. "Çocuk oldum sanki." Diye mırıldandı kendini iyice seyretmesinin ardından. Aynadan onunla göz göze gelen Vefa onun bu dediğine gülümseyerek dudaklarını genç kızın kulaklarına yaklaştırdı:

"Ben şairim sen güzel

Neler yazmam senin için, bir düşün

Günah bende mi? Konuşman yürümen güzel

Hele gülüşün


Soğuk deme endamını seyrettiğin

Aynalarda gel, ısın

Çünkü güzel olduğun kadar da

Yakıcısın


Güzelliğini sayıp dökmeye

Kelimeler kâfi değil, ne dersin

Sade güzel olsaydın, neyse

Şahesersin..."

Şiiri mırıldanan sesi Firuze'nin dengesini alt üst ediyordu. "Ümit Yaşar Oğuzcan" diye mırıldandı şiirin ardından. Vefa başıyla onayladı onu. "En sevdiğim şairlerdendir. Söylenene göre birden fazla kez intihar girişiminde bulunmuş fakat başarılı olamamış. Bunun üzerine oğlu galata kulesinde atlayarak yaşamına son vermiş ve cebinde buldukları notta ise 'Baba öyle intihar edilmez, böyle edilir' yazıyormuş. Hatta Ümit Yaşar Oğuzcan bu olayın üzerine oğlu için Galata Kulesi adlı şiirini kaleme almış." Firuze onu dinledikten sonra "Bunu bilmiyordum. Üzücü olmalı bir baba için. Defalarca intihar etmek isteyecek dertlerini biriktirmiş demek ki." Vefa ise onu onaylamakla birlikte "İntihar için bir sebep yoktur kimisi için ise. Hayatı yaşamaya değer bulmayan insanlar için bir kaçış yolu bence. Bu hayata geldik ve yaşamımız için biraz olsun çabalamalı ve yaşamak için tutunacak bir dal bulmalıyız kendimize."

Firuze ona teşebbüs ettiği intiharlardan bahsetmedi, bahsetmeyecekti de. Onun yerine "Bazen kaçış değil kurtuluştur bence. Bu dünyada çektiği acılardan, taşıdığı yüklerden öbür dünyaya giderek kurtulacağına olan inancın kendi terazisinde ağır basmasının sonucudur." Firuze'nin dedikleri Vefa'nın yüreğine kuruntu tohumları ekmişti. Mümkünmüş gibi daha da sıkı sarmaladı genç kızı. Öylece aynadan bakarken Asım'ın sesi doldurdu kulaklarını. "Daha ne kadar bekleyeceğiz acaba ona göre tekrar yatağa girmeyi düşünüyorum da. Ayrıca bu haylazı hanginiz benim odama koydunuz gece her yanımı tırmaladı." Sitem dolu sözleri ikiliyi güldürmüştü. Bugün hep birlikte pikniğe gidiyorlardı o yüzden erkenden kalkıp hazırlanmışlardı.

Vefa mutfaktaki eşyaları son kez kontrol edip koridora taşırken Firuze de ona yardım ediyordu. Asım ise atkısını ve beresini sıkıca dolanmış bir yandan da sahte bir sitemle söyleniyordu. "Hayır yani bizi deli mi dürttü de bu karda kışta pikniğe gidiyoruz. Yazı bekleseydik ya!" Vefa abisinin sözüne genişçe gülümsedi. "Kim demiş piknik ille de yazın yapılır diye. Hem biz sınırların dışında bir ekibiz unuttun mu?" Göz kırparak söylediği cümle ile Asım burun kıvırdı. "Hadi hadi kıvırma burnunu al bakalım şuradan bir iki torba." Vefa'nın sözü ile Asım aldığı birkaç poşeti arabasının kulplarına astı ve kapıyı açarak çıktı. Vefa ve Firuze de geri kalanları aldıktan sonra aşağı indiler. Vefa'nın arkadaşından ödünç aldığı arabaya eşyaları ve Asım'ın sandalyesini yerleştirdikten sonra yerleşerek yola koyuldular.

Çok geçmeden deniz kenarında bulunan açıklığa vardılar. Arabadan indiklerinde Firuze kollarını iki yana açarak temiz havayı iyice soludu. Vefa onu gülümseyerek izliyordu. Bu pikniğin ona iyi geleceğinden emindi. Yavaşça malzemeleri bankın üzerine taşıdılar. Bu esnada Asım da tekerlekli sandalyesiyle etrafta geziniyordu. Kuşların uğrak yeri olan bu alan hepsinin beğenisini kazanmıştı. Getirdiklerini masaya yerleştirip yedikten sonra yere serdikleri kilim ve minderlerin üzerine Asım'ı usulca yerleştirdiler. Firuze ağaca yaslandı Vefa ise hemen başını onun dizine koyarak yerini aldı. Asım da uzanmış gökyüzünü izliyordu.

Firuze bir yandan Vefa'nın saçlarında ellerini gezdirirken diğer yandan da yanında getirdiği kitabı açarak her ikisinin de duyması için sesli olarak okumaya başladı. Kuşların cıvıltısına kelimelerle eşlik ediyordu. Havanın soğuğu genç kızın iç ısıtan sesi ile anlamını yitirmişti artık.

Yarınlar yokmuşçasına yaşıyorlardı hayatı. Sahi yarınları görebileceklerinin garantisi var mıydı ki? Ölüm yaklaşmakta olduğunun çağrısını verircesine usul usul örüyordu ağını. Pençesini kime geçireceğini evinin yolunu bulmuş küçük bir çocuk gibi biliyordu. Bu ölüm birçok yıkımı beraberine getirecek, hayatları umursamazca alt üst edecekti.

&&&

Gelecek bölümlerden minicik spoiler ;) Oy vermeyi unutmayınız öptüm!

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin