BÖLÜM 24 KÜÇÜĞÜM DAHA ÇOK

81 17 11
                                    


 Yüzünde gezinen narin parmaklarla usulca yeni bir güne araladı gözlerini genç kız. Gözlerini açar açmaz gördüğü yüzün Vefa olması daha bi sevindirmişti onu. Ellerini kaldırarak çok sevdiği sakallarında gezdirdi ellerini. Sırasıyla kaşlarında kirpiklerinde ve burnunda gezinen elleri az sonra dudaklarını varla yok arası okşuyordu. Genç adam yaklaşarak dudaklarını onun alnına bastırdı.

"Neredeydin?" Beklediği soruyla yatakta doğrulan Vefa, Firuze'yi göğsüne çekerek cevapladı kızın sorusunu. "Babanın yanındaydım." Ona yalan söylemeyecekti. Yalandan duvarları örmeyecekti aralarına. Gerçekleri tüm çıplaklığıyla bırakacaktı genç kızın avuçlarına. Firuze beklemediği cevapla şaşırdı ve yerinde huzursuzca kıpırdanarak rahatsızlığını belli etti. "N-neden?"

"Aniden ortaya çıkıp yaralarını tekrar kanatmaması için." Firuze kolunu iyice sardı genç adamın karnına. "Burada mıymış, b-bize çok mu yakınmış Vefa?" Elleri saçlarında gezdirirken her şeyi baştan açıklamaya başladı. "Yakınmış güzelim. Başka bir şehre dahi yerleşmemiş." Göğsünü ıslatan sıcak damlayı hissettiğinde bir an duraksasa da anlatmaya devam etti. "Müstakil bir evde karısı ve kızıyla yaşıyormuş."

Bir karısı vardı demek sahi onun için mi terk etmişti onları, bir kadın için mi? Annesine davrandığı gibi ona davranmamıştı belli ki. Nesi farklıydı, nasıl bir kadındı diye içinden düşünmeden edemedi genç kız. Ve kızı, bir kızı vardı demek. Ona ve kardeşlerine vurmak için kalkan eli onun saçlarını mı okşuyordu, seviyor muydu onu? İçten içe kıskanmıştı onu.

"Küçük müydü Vefa. Y-yani..." Cümlesinin devamını getiremedi lakin Vefa neyi sorduğunu anlamıştı. "Okula gidecek yaştaydı." Bu cümlenin ağırlığı genç kızın üzerine bir çığ gibi çöktü. "Hep varmış yani öyle mi? Eve gelmediği geceler onlara mı gidiyor, onları mı seviyormuş?" İç çekmesiyle ağlamasının şiddetlendiğini anlamıştı Vefa. Saçlarındaki elini omzuna indirerek hafifçe okşamaya başladı. "Kardeşlerimin de baba sevgisine ihtiyacı vardı fakat bunu bize layık görmedi." Sonra kafasını Vefa'nın göğsünden kaldırarak ona baktı. "Onu, kardeşimi bir kez olsun görmek istiyorum Vefa. Beni ona götür."

Kız çocukları babalarının onlara olan davranışlarına göre şekillendirirlerdi hayatlarını. Baba sevgisinden mahrum bırakılmış kız çocukları hiç bulamadıkları baba sevgisinin, baba sıcaklığının arayışında olurlardı. Onların aksine baba şefkatiyle büyüyebilme şansına erişebilmiş olanlar ise rol modeli olarak gördükleri babaları gibi biriyle taçlandırmak isterlerdi hayatlarını. Firuze düşündüğünde hep bir şefkat arayışında olduğunun farkındalığına erişti. O baba sevgisi görmeyen aksine itilip kakılan bir çocuktu. Aradığı şefkati bir çift güneş gözde bulmuştu. Hayatın ona sunduğu ikinci şanstı Vefa. Hayata tutunması için ona uzatılan bir daldı. Babası tarafından noksan bırakıldığı tüm duyguları onunla yeşeriyordu.

Kafası genç adamın omzunda yaslı taksinin yolda akışını izlerken vereceği tepkiyi veya karşılaşacağı durumu tahmin dahi edemiyordu. Vefa ise oraya gitmeden önce babasını aramış ve evde olmamasını sıkıca tembihlemişti. Fakat Mümtaz beyden kurtulmak o kadar kolay olmayacaktı. Taksiden indiklerinde el ele durarak evi seyrettiler. Güç almak istercesine Vefa'ya bakan Firuze derin bir nefes aldı ve bahçeden girerek evin kapısını çaldılar. Kapıyı geçen günkü gibi o kadın açmıştı. Yüzünde yine memnuniyetsin bir ifade vardı lakin huzursuzluk çıkaracak birine benzetmiyordu. Eliyle içeriyi gösterdi. Nefesini toparlamak üzere elini göğsünün üzerine koyan Firuze yavaşça evin içerisine adımladı. Vefa onun elini bırakarak evi rahatça keşfetmesine müsaade etti. Lakin Firuze yalnızca küçük kardeşini görmek istiyordu.

Kadının gösterdiği odaya kapıyı çalarak girdi ve arkasından kapattı. İlk dikkatini çeken pembe duvarlardı. İstemsizce kardeşlerinin kaldığı rutubetli odayı anımsadı. Duvarlarda küçük kızın çizdiği resimler de asılıydı. Yatağının üzerinde de yine pembe çiçekli bir örtü vardı. Ve gözlerini odada tekrar gezdirerek masasında resim yapan kızı gördü. Altın sarısı saçları omuzlarına dökülüyordu. Üzerinde annesinin ördüğü belli olan hırkası vardı. Kalemi resim defteri üzerinde yavaşça hareket ettiriyordu. Yavaşça yaklaşarak kızın yanındaki sandalyeye oturdu ve "Merhaba." Diye mırıldandı. Onu duyan küçük kız kafasını kaldırdı ve ona baktı. Firuze küçük kızın bir gözünün görmediğini fark ettiğinde titreyen gözkapaklarını kapattı ve gözünden düşen yaşın akmasına müsaade etti.

"Merhaba. Sen kimsin?" tatlı bir tınıyla mırıldanan kızın sesini duyduğunda ona döndü ve gülümseyerek konuştu. "Benim adım Firuze. B-babanın bir tanıdığıyım." Dediği şeye içinden histerik bir kahkaha attı. "Senin adın ne bakalım?" Bir yandan da küçük kızın ellerini avuçlarının içerisine aldı ve narince okşamaya başladı. "Benim adım Güneş. Babam koymuş adımı." Gülümseyerek kurduğu cümle Firuze'nin üzerine yıkılmıştı adeta. "Baban seni seviyor mu Güneş, sana iyi davranıyor mu?" Merakla sorduğu soruya küçük kız gülümseyerek cevap verdi. "Evet seviyor. Ben de onu seviyorum. Biliyor musun babam bana yeni oyuncaklar aldı." Peltek ve sevimlice konuşan küçük kız yerinden kalkarak oyuncaklarının bulunduğu sepetten iki küçük bebekle döndü. "Bak. Bunları babam aldı bana." Firuze küçük kızın ona uzattığı bebeği yaşlı gözleriyle gülümseyerek aldı ve "Çok güzelmiş." Diyebildi. "Senin hiç oyuncağın var mı Firuze." Genç kızın adını söylemeye çalışırken gösterdiği gayret Firuze'yi gülümsetmişti. "Hayır. Benim hiç oyuncağım yok." Güneş yüzünde solan gülümsemesiyle ona baktı ve "O zaman bu bebek senin olsun. Bende bir sürü var. Hem babam bana yenisini alır." Firuze akan yaşını sildi ve başını sallarken acemice gülümsemeye çalıştı.

Bir süre daha birlikte oturup resim çizdiler. Firuze elinde birlikte çizdikleri resim ve Güneş'in ona verdiği bebekle odadan çıktı. Vedalaşırken tekrar geleceğine dair söz vermişti küçük kıza. Onu bekleyen Vefa yaslandığı duvardan ayrıldı. Evden çıkarken Mümtaz beyin karısı olan Hatice hanım memnuniyetsizliğini bir yana bırakarak Güneş'e getirdikleri şeyler için teşekkür etti. Güneş'in gözünü sorduklarında ise doğuştan olduğunu belirtmişti.

Bahçe kapısından çıktıklarında sokakta sessizce yan yana yürümeye devam ettiler. Firuze elindeki bebek ve resmi sıkı sıkıya tutmuştu. Güneş'e merhamet gösterdiği, onu sevdiği için mutlu olmuştu lakin ona ve kardeşlerine reva görüleni sindiremiyordu. Elinde babasının aldığı bebeği tutuyordu fakat ona alınmamıştı o bebek. Bunun farkındalığı genç kızın omuzlarının çökmesine sebep oluyordu.

Önden ilerlerken başını çevirerek omzunun üzerinden arkasında sessiz adımlarla ilerleyen genç adama baktı. Yüzünde merak ile birlikte endişe tohumları da görülebilmekteydi. Olduğu yerde durdu ve Vefa'nın ona yetişmesini bekledi. Genç adam ona ulaştığında ise elini onun eliyle buluşturdu. Vefa genç kızın parmaklarını kendi parmaklarına geçirdi ve ona iyice yaklaştı. Firuze birleşen ellerine uzun bir süre baktı. Vefa'nın narin kemikli elleri onun elini adeta içine hapsedecek şekilde sarmalıyordu.

Bir elinde genç adamın eli diğer elinde ise oyuncak bebeği varken Vefa'yı ona hiç kızım demeyen, başını okşamayan babasının yerine koyduğunu tekrar anımsadı. Olsun diye fısıldadı kendi kendine Vefa ona baba da olurdu...

&&&

Güzel Firuze'm. Görüşmek üzere çokça sevgii :)

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin