BÖLÜM 35 EL-VEDA (FİNAL)

255 19 36
                                    

Bölüm şarkımız;

Sezen Aksu- Son Bakış 

Açarak okumaya başlarsanız sevinirim. İyi okumalaarr!

&&&

Genç adam hastaneden epey uzaklaşmış, karanlık sokaklarda yavaşça adımlıyordu. Yüzündeki tebessüm hala dudakları üzerinde hissettiği dudakların hissiyatıyla yerini koruyordu. Biraz daha ilerlediğinde ayaklarının onu sahile getirdiğini fark etti. Hafiften üşümeye başladığını hissettiğinde ellerini Firuze'nin kokusunun sinmiş olduğu kabanın ceplerine yerleştirdi. Kabanın cebinden eline gelen kâğıdı cebinden çıkardığında kaşlarını çatmış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

İlerleyerek bir banka yavaşça oturdu. Elindeki dörde katlanmış kâğıdı açarken nefesinin daralıp, yüreğinin sıkıştığını hissetti. Açtığı her bir katta kalp atışları daha da düzensizleşiyordu. Derin bir soluğu dışarıya vererek kâğıdın tamamen açılmasını sağladı. Güzel bir el yazısıyla küçük kelimeler eşliğinde uzun bir mektuptu elindeki. Kâğıdın bazı yerleri ıslanmış ve böylece mürekkep dağılarak kelimelerin okunmasını zorlaştırmıştı. Titreyen kirpikleri eşliğinde okumaya başladı.

" Ben Firuze,

Hayatının büyük bir kısmı acıyla yoğrulmuş, küçük bedeni karanlığa itilmiş bir kız çocuğuyum. Hayat benden benliğim de dâhil pek çok şeyi alarak gerisinde derin, kapanmayan yaralar bıraktı. Yaşadıkça deştiler, deştikçe kanattılar. Kimse acımadı kimse üzülmedi. Anne babası tarafından sevilmeyen itilip kakılan küçük Firuze'yi büyüdüğünde de hiçbir yere sığdıramadılar. Oysaki ben çok büyük istekleri olan şımarık bir çocuk değildim. Olamadım izin vermediler. Ufacık yaşta kendime dahi bakamazken kardeşlerime anne yaptılar beni. Kendimdeki eksiklikleri unutup onları tamamlamaya çalıştım. Tek gayem onların da benimki gibi bir hayat yaşamamalarıydı. Fakat yapamadım, beceremedim. Onları da aldılar ellerimden geride asla dolmayacak kocaman bir boşluk bıraktılar.

Ben Firuze,

17 yaşında kendi doğurmadığı çocuklarını kaybetmiş bir anneyim. Küçük kardeşlerimin kanına bulandığım o evde tüm masumiyetimi kaybettim. Bana bahşedilen derin acıyla yaşamayı kabullenip onu bütünüyle konuk ettim tüm benliğimde. Günlerimi gecelerimi geçirdiğim soğuk mezarlıkta kederim yastığım, acım da yorganım oldu. Hayattan hiçbir beklentimin olmadığı zamanda Rabbim beni alabileceğim en güzel mucizeyle taçlandırdı. Vefa.

Güneş gözlü güzel Vefa'm, sevgilim. Zihnimdeki oyunlara dur diyebilip aklıma sahip olduğum son anlarda yazıyorum bu mektubu. Zira bir gün seni unutabilme düşüncesinin ihtimali bile ruhumu onulmaz sancılara sürüklüyor. Az önce yanımdan ayrıldın bana deniz getireceğine söz verdin. Hiç şüphe etmedim o denizi avuçlarıma bırakacağından zira sen her zaman sözlerini tutan bir adamdın sevgilim.

Bana kırmızıyı sevdiren sevgilim. Sayende hayalini dahi kuramayacağım aile sıcaklığını, sevgiyi, sevinci ve yabancısı olduğum daha birçok duyguyu tattım. Kaybettiğim her şeyin karşılığında bana verilmiş en güzel mükâfattın benim güzelim. Seninle ilgili tüm anılarımı zihnimden akıtıyorum sayfalara. Üzülünce güneşlerinin üzerine düşen bulutları, bana belli etmemek için baş ve işaret parmağınla burnunu hafifçe sıkıp yaş akmasını engelleyişini, her zaman bağlı olsa bile bağcıklarını önce sağ sonra sol olacak şekilde açıp tekrar bağladığını, yumurtayı sevmediğini, çayı tek şekerli içtiğini, her gün mutlaka taktığın kahverengi bilekliğini ve şans için onu öptüğünü, kitap okumayı çok sevdiğini, önüme düşen saçlarımı her defasına üşenmeden kulağımın arkasına iliştirişini, başımın üzerini öpüşünü, saçlarımı okşayışını, geceleri iyi uyuyup uyumadığımı bilmek için uykusuz kalarak başımda sabahlayışlarını, banyonun soğuk zemininde beni her yıkayışında gözlerinden akan yaşları gizlemeye çalışını nasıl unutabilirim ki?

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin