BÖLÜM 29 SON DANS

70 16 4
                                    

Bölüm şarkımız;

Cem Adrian- Zincir

&&&

Her zamanki gibi küvette oturan kadını gözyaşlarıyla yıkıyordu. Güzel saçlarında, narin omuzlarında ve geçmeyen yaralarında gezdirdi ellerini usulca. Her şeyden habersiz kadın zihnini yalnızca üzerinde gezinen parmaklara odaklamıştı. Güzelce yıkadıktan sonra havluya sardığı bedenini aynanın önüne getirdi ve saçlarını yavaşça kurulamaya ve düzeltmeye başladı. Ardından yatağa oturttuğu bedenine kalın bir kazak, altına ise dizlerinin biraz üzerinde biten kaşe bir etek giydirdi. Ayaklarına ise diz altında beyaz çorapları giydirdi. Bir bebek gibi onunla ilgilenirken akan yaşları ona belli etmemeye çalışıyordu. "Nereye gidiyoruz Vefa? Beni neden böyle süsledin?"

Son zamanlarda daha bi çocuk olmuştu sanki. Sanrılar, halisünasyonlar artmış; gerçeklik çizgisinden hepten kaymıştı. Vefa gülümsemeye çalışarak "Denize götürüyorum seni. Sen seversin denizi." Çocuk gibi ellerini çırpan genç kadın "Evet. Çok seviyorum denizi gidelim." Dedi. Narin ellerinden tutarak kapının önüne getirdiğinde önce kabanını daha sonra ise kırmızı şapkasını genç kadına giydirdi. Artık öyleydi ki kırmızıya olan düşmanlığını bile anımsamıyordu. Kapının yanındaki küçük valizi de eline aldığında gitmeye hazırlardı. Tam çıkarken Asım'ın "Firuze" diyen sesi kulaklarını doldurdu. Firuze neşeyle ona döndü ve "Ağabey?" dedi. Asım kollarını açarak "Ağabeyine sarılmayacak mısın?" dediğinde Firuze anlamamış bir ifadeyle 

"Uzağa gitmiyorum ki ağabey. Vefa beni denize götürüyor. Biraz görüp geleceğim." Asım'ın gözleri bir anlık kardeşine kaydı ve ardından "O-olsun ben seni yine de özlerim." Cümlesinin ardından Firuze yaklaşarak kollarını onun boynuna sardı. Asım akmakta olan gözyaşlarını daha fazla tutamadı ve akmasına müsaade etti. Ayrıldıklarında genç kadın aynı heyecanla Vefa'nın elini tuttu ve evden çıkmadan önce arkasını dönerek Asım'a el salladı. Asım da burukça gülümseyerek karşılık verdiğinde evden çıktılar.

Vefa öylece karşıya bakarken Firuze diğer tarafında olan kardeşlerinin hayaline bakıp bakıp gülüyordu. Denize götürüyordu Vefa onu, çok sevdiği dalgaları yine doyasıya izleyebilecekti. Kıkırdaması Vefa'nın kulağında dünyanın en duygusal senfonisi gibi geliyordu bu kez. Akan gözyaşlarını hızlandırmaya yardımcı oluyordu adeta. Bu defa o yol hiç bitmesin istedi adam. O yüzden adımlarını küçük küçük atıyordu. Sırf biraz daha fazla yan yana olabilmek için onunla. Fakat onun aksine henüz farkındalık makamına erişememiş küçük kadın hızlı hızlı adımlarla yolu bir an önce bitirmek, denizi görmek istiyordu.

Sonunda deniz göründüğünde Firuze genç adamın ellerinden kayarak denize doğru koştu. Ellerini iki yana açıp kendi etrafında dönerken denizin kokusunu içine çekme gayretindeydi. Gülümsemesine yaşlı gözleriyle burukça eşlik eden Vefa'yı gördüğünde tekrar yanına koşarak ellerini tuttu. "Dans edelim Vefa. Dans etmek istiyorum." Memnuniyetle başını sallayan adam elindekini bir banka bıraktıktan sonra belinden zarifçe kavradığı kadını kendisine doğru çekti ve bedenlerinin birleşmesini sağladı. Birbirlerine değen alınlarının altından birbirlerine değen gözlerinin eşliğinde salınmaya başladılar. Bu kez müzik yoktu onun yerine kalp atışlarının uyumlu ritimleri uyum sağlıyordu onlara.

Dakikalar dakikaları kovaladı, zaman geçti, dans bitti. Denizin dalgaları duyulan tek ses olduğunda yavaşça birbirlerinden ayrıldılar. Vefa sıkıca tutuyordu genç kadının elini. "Gitmemiz gerekiyor güzelim." Firuze ağzı kulaklarında "Nereye gidiyoruz Vefa?" diye sorduğunda genç adam bu soruya cevap veremeyeceğini fark etti. "E-evimize." Bu söylediğine hemen sonra lanet etti zira onu eve götüremeyecekti. Başını uslu bir çocuk gibi sallayan genç kızın elini sıkı sıkı tutarak yolu adımlamaya başladı.

Dakikalar dakikaları kovaladı, zaman geçti, yol bitti. Gidecekleri yere vardıklarında Vefa'nın adımları durdu. Gülümsemesi dudaklarından hala silinmeyen Firuze başını kaldırdı ve akıl hastanesinin tozlu tabelasında gözlerini gezdirdi. Canavarın hatıraları gözler önüne geldi. Farkındalık zihnine eriştiğinde tehlike çanı etkisi bıraktı. Vefa'nın eline mümkün olduğunca daha da sıkı sarıldı ve korkarak soruyu sordu. "V-Vefa buraya neden geldik?" Vefa ağzından kaçan hıçkırıkla ona doğru döndüğünde Firuze sanki onun ağladığını yeni fark ediyormuş gibi "S-Sen neden ağlıyorsun Vefa, buraya neden geldik. Korkuyorum lütfen eve gidelim."

Nasıl başlayacağını bilmediği cümleye ona en çok söylediği kelimeyle başladı."Güzelim..." Genç kadın duymaktan korktuğu cümleye hazırlık yapar gibi elini genç adamın elinden çekti. "Özür dilerim. B-ben çok özür dilerim. Sana iyi bakamadım." Firuze onu neredeyse duymuyordu ellerini kulaklarına kapatarak "Annem gibi oldum, deli oldum, canavar oldum..." diye sayıklıyordu. Vefa kahrolmuş bir şekilde onu izledi. Bu sırada içeriden birkaç görevli çıkmış onlara doğru adımlıyordu. 

Firuze onları gördüğünde koşarak Vefa'nın beline sarıldı. "Vefa beni burada bırakma yalvarırım. B-ben burada yapamam olmaz ne olur Vefa söyle almasınlar beni." Genç adam kollarını ona sıkı sıkı doladı ve hıçkırıklarının arasından "İyi olacaksın Firuze'm iyi olacaksın güzelim. Seni görmeye geleceğim sürekli. Buradan iyileşmiş olarak çıkacaksın ve ben seni yine denize götüreceğim. Sana kasımpatılar getireceğim. Seni seveceğim benim kır çiçeğim. Birazcık yalnızca birazcık kalacaksın burada. Sana söz seni buradan alıp evimize götüreceğim yine. Lütfen bana kızma, benden gitme Firuze."

İkisi de gözyaşlarına boğulmuşken hastane görevlileri geldi ve Firuze'yi kollarından tutarak Vefa'dan ayırmaya çalıştılar. Genç kadın bir güvercin misali çırpınarak yalvarıyordu. "Hayır bırakın beni ne olur. Ben orada yapamam yalvarırım. Vefa ne olur söyle bıraksınlar beni." Vefa hıçkırıklarının içerisinde ellerini onun karnına dolanmış kollarına götürdü ve zorlanarak da olsa bedeninden ayırdı. Genç kadının kollarını sıkı sıkı tutan görevliler onun tüm çırpınışlarına rağmen onu içeriye doğru götürdüler. "Vefa. Güneş gözlüm yapma bunu bana yalvarırım yapma."

Vefa onun kendini parçalarcasına kıvranışını izlemeye daha fazla dayanamadı ve arkasını döndü fakat artık onu taşıyamayan bacakları yüzünden olduğu yere dizlerinin üzerinde çöktü. Yumruk yaptığı ellerini parçalarcasına yere vurup ağlarken canının acıdığını hissediyordu. Evet can'ı çok acıyordu sökülürcesine ağrıyordu sol yanı. Artık anlamını yitiren hayatı son perdesini sahneliyordu sanki. 

&&&

Yazarken en çok duygulandığım bölümlerden biriydi bu.

Sizce Vefa Firuze'yi akıl hastanesine götürmekle hata mı etti?

Görüşmek üzere. Çokça sevgiii :)

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin